Yıkık dökük binaların arasında bir yağmur sesi...Sahibi olmayan eski
bir harabede iki yürek hızlı hızlı çarpıyordu.
Ömer korku ile;
-Anne ne zaman eve gideceğiz?
-Oğlum duymuyor musun?Yağmur yağıyor.
-Bir şey olmaz anne,eve gidince üzerimizi değişiriz hasta olmayız.
-Oğlum bu yağmur...ıslatmıyor..Daha tehlikeli.
-Yoksa babamın çıkıp gelmediği gün yağan yağmur mu?
-Evet...
-O zaman gidelim babamı buluruz.
-....
Annesi hiçbir şey söylemedi.Oğlunun yanında ağlamak istemiyordu.
Oğlunun üzülmesini istemiyordu.Duyduğu hüznü ona belli etmemek,onun
küçücük yüreğinin kırılmasına izin vermemek için büyük bir çaba
harcıyordu.Hayattaki tek varlığı olan oğlu da sorduklarıyla onu
zorluyordu.
-Anne Allah niye tehlkeli yağmur yağdırsın?
-Bu yağmur Allah'ın yağdırdığı yağmur değil...
-Ama...
-Hey!!!Çıkın oradan sizi leş kargaları!!
-Anne bu kim?
Annesi Ömer'i susturmak istedi ama;
-'Sus' dedim sana leş kargası.Çık çabuk.Komutanım burada iki kaçak var.Bize eğlence çıktı.
Asker ikisini de saklandıkları yerden çıkardı.
-Anne korkuyorum.
-Korkma yavrum.Dua et babanın yanına gidiyoruz.
Ömer artı gülüyordu.Komutan:
-Geçin şöyle.Bunları diğerlerinin yanına gönderin.
Asker daha önceden dizmiş olduğu insanların yanına götürdü onları da.Karşılarına geçti ve tüfeğini kaldırıp gözünü kırpmadan ikisini de vurdu.Yere yığıldıklarında.Ömer:
-Baba biz geldik!diye bağırdı.
Annesi gitmişti.Ömer'in sesini duyan İsrail askeri son bir kurşunla onu da öldürdü...
FATMANUR AHMETBEYOĞLU