25 Kasım 2009 Çarşamba

...Alkan'dan

Cansız vücudunu saran o soğuk ,nemli toprak...Var mı bundan gayrı gerçek,Şu yalan dünyada...İmtihana geldin unutma,çıkarma aklından...Çıktımı uçar gider ruhun gibi.Ardından yalnızca bakanlar olur, ağlayanlar olur.Biri desin o kadar kişinin arasından.Biri de rahmet okusun gitsin.Yeter ki biri rahmet okusun.


Yazan:Alkan Bican

Dökülen Yaş-Alkan'dan

Bir damla yaş döküldü

O güzel gözlerinden

Soruyordu kendine

Bütün bunlar neden

Bunca acı neden

O bir damla

Sonunda NUR olacak

Bir çağı kapatıp da

Yeni bir çağ açacak

O bir damla

Kranlığı boğacak

İnancını yaşamak istiyordu

Sadece onurlu bir yaşam istiyordu 

Haklıydı,fakat sadece düşlüyordu düşleyebiliyordu

Dökülen bir damla

Sonunda bir Nur olacak

Bir çağ kapatıp da

Yeni bir çağ açacak



Yazan:Alkan Bican

Hayattaki Sis-Alkan'dan

Hava sisli,gün yeni açmış gözlerini...

Allahın adıyla sesleniyor en ücra köşedeki insana.Gün bütün güzelliklerini giyinmiş etrafına gülücükler dağıtıyor ama;insanlar hayattan o kadar memnunsuz ki gülücüklere kendi sevimsizliklerinin sonucu olarak asık bir suratla karşılık veriyor.Aslı''Rabbin izni olmaksızın bir yaprak dahi düşmez''iken Rabbin bu kadar hayatın içindeyken ne varda onu bu kadar gözardı ediyoruz?Kiminle hayatımızı dolduruyoruz?

Yazan:Alkan Bican

Kızlar Manastırı-Kitap tanıtım


-Adalet ilk kez intikamın elinden geldi-

Manastırda rahibe adayı beş genç kız.Her türlü hatayı günah sayabilecek kadar despot bir başrahibe.Ve bir çömez Angel.

Yüz yıl öncesinde bu karakterler arasında yaşanan olaylar..Yüz yıl sonra dünyaya gelen bir genç,Yannis.Kabuslarla dolu gecelerinde beş kızdan en büyüğü Maria'yı görüyor.Yüz yıl önce öldürülmüş.Kabusta zincire bağlı ve yüzünün bir kısmı ile bir eli parçalanmış.Araştırmaları sonucu Maria'nın büyük büyük halası olduğunu ve mezarının yaşadığı yer olan Atina'da değil Türkiye-Aksaray 'da olduğunu öğreniyor.Bu kabustan kurtulmak için Aksaray'a gelir.

Bir taraftan Yannis'in araştırmaları diğer taraftan yüz yıl önceki olaylar anlatılıyor romanda.Her adım başı bir genç kız hayatını kaybediyor.Yannis'in görevi onların ruhunu huzura kavuşturmak.Tabi kendini de..

Her cinayet romanı gibi bu romanda da katilin kim olduğunu hemen anlamak mümkün değil.Öyle olsa ne anlamı kalırdı.Çok ağır bir dili yok yazarın.Kitabı Karvalli(Gerveli)'de gördüğü tarihi eserlerden ,kiliselerden ,yeraltı şehirlerinden etkilenerek yazmış.Öyle diyor.İlk başlarda normal karşılandığım kitabın sona doğru tam not aldığını kabul ediyorum.

En sonunda Yannis,Maria,Eleni,Marika,Vassilea ve küçük Sophia'yı buluyor ve hepsini buluşturuyor.Hep birlikte huzura kavuştular.

Tabii Yannis ailesini ilgilendiren en önemli bilgiyi(gazeteci dostunun bulduğu)okuyamadan oradan gidiyor.



  Fatmanur Ahmetbeyoğlu

24 Kasım 2009 Salı

Aşıklar Çeşmesi-Alkan'dan

Bir gün uzaktan uzağa ağlarsa
Aşıklar çaşmesi,
Yalnızlıktandır dersin,geçer gidersin
Ama o
Dertliye deva
Ama'ya merhem
Aslı'ya Kerem
Mecnun'a Leyla olma sevdasıyla
Yanıp tutuşmakta,bu yüzden
Kör bir Çeşme olarak anılmakta
Ve
Belki de mutlu olmakta.


Yazan:Alkan Bican

04.11.2009-Alkan'dan

Sen geleceksin
Sen göreceksin
Acele etme..
Acele diyerek kırıp dökme
Bilmeyerek yapabilirsiniz ama
Krıp döktüklerini yapıştırmaz bitmeden yapman
Onun hakettiği değildir yaptığın
...
Acele etmen gereken yerde acele etmezsen
Acele etmemen gereken yerde acele edersen
Pişmanlık boşuna atılan adım olacaktır
Pişman olunan şey gelmeyecektir
Pişman olmanda çöpe gidecektir.



Yazan:Alkan Bican

04.11.2009-Alkan'dan

Bir damlasın sen bu hayatta
Bir damla neye yarar ki deme bu dünyada.
Damlaya damlaya göl olur
Susuz çöllere yol alır
Bir damla bile işe yarar
Çağlayanı oluşturan kaç damla var?



Yazan:Alkan Bican

09.01.2009-Alkan'dan

Yaş
17
Yolun çeyreği
Ne de çabuk geçti
Daha geçende açmıştı gözlerini
Dün başlamıştı ilkokula
Bugün gelmiş son sınıfa
Daha yeni alışmıştı okuluna
Şimdi ne etsin bu yürek
Elbet bitecek bir gün

Yazan:Alkan Bican

18 Kasım 2009 Çarşamba

Özlem..

İnsan neleri özler..Geçmişini,dostlarını,sevdiklerini,KAYBETTİKLERİNİ,görmediklerini de özler insan.

Ben geçmişimi çok özleyenlerden değilim.Geçmişimi (bir kısmını)bir kalemle silebilirim. Ama silmek istemediklerimi ...Ben görmediklerimi özlerim.Rabb'imi çok özlerim.Peygamber Efendimizi çok özlerim.

Özlüyorum hem de çok.Sesim ulaşmıyor!!duyuramıyorum....

Forgotten

ı'm giving up on everything
because you messed me up
don't know how much you
you never listened
that's just too bad
because ı'm moving on
ı won't forget
you were the one that was wrong
ı know ı need to step up and be strong
don't patronize me
yeah yeah yeah yeah yeah



have you forgotten
everything that ı wanted
do you forget it now
you never got ıt
do you get it now
yea yea yea yea yea
ah ah ah ah
ah ah ah ah
gotta get away
there's no point in thinking about yesterday
ıt's too late now
ıt won't ever be the same
we're so different now
yea yea yea yea yea

ı know ı wanna run away
ı know ı wanna run away
run away
ıf only ı could run away
ıf only ı could run away
run away
ı told you waht i wanted ı
ı told you waht i wanted
what ı wanted
but ı was forgotten
ı won't be forgotten
never again

15 Kasım 2009 Pazar

Unutma Ki-(Alkan'dan)

Bir kum tanesi kadarsın
Bir kum tanesi kadar yer tutarsın gönüllerde,
Sonra demleniverir sohbetin
Kumu aşarsın sonra başını ücra
Vurursun haddini bilmez isen...
Tam ulaştım derken son basamağa,
Yanlış bir hareketle düşersin ,gidersin en başa...




Yazan:Alkan Bican.

12 Kasım 2009 Perşembe

28 Şubat Sürgünleri-Kitap Tanıtımı


Bizim zamanımızda yaşayamadığımız.Farkında olmadığımız.Yaşımızın, küçük aklımızın ermediği bir dönemde,ablalarımız,şimdiki hocalarımız yaşamış.Bize bunları anlatan olmadı.Televizyonda ilk kez bu yıl bu konu dile geldi.İlk kez diyorum'benim farkına vardığım'ilk.
Bu yıl '28 Şubat Sürgünleri'ni okudum.Okulumuzda bir hocamız olan Gülşen Özer'in bizzat araştırarak yazdığı bir kitap.İçeriği 'başörtü mağdurlarının kendi memleketlerinde okuyamayıp yurtdışında eğitimlerini sürdürmeleri.'Hocamız bu kişilere muhacir demeyi uygun görmüş.Bu kişileri bulup görüşmeleri yazmış.Böyle bir konudan haberi olmayan şahsım ,kitabı kitabı okuduğumda kendimden utandım.Her ne kadar İmam Hatip'te okuyor olsam da bilmediğim çok şey olduğunu öğrenmiş bulundum.
Benim muhacir ablalarım kendi kimlikleri olan başörtülerini bırakmamak için ülkelerinden,ailelerinden,yakınlarından uzak bir hayata baş koymuşlar.Kimi gittiği yere yerleşmiş,evlenmiş başörtüsüyle 'özgürce'yaşıyor.Ki bu gittikleri ülkeler içinde 'Avusturya,Amerika,Romanya,Çin..vs.' var.Bizim ülkemiz o ülkelere özenirken ve onlar gibi olmaya çalşırken bazı eksiklikleri olduğunu göremiyor.Göremez laik ülkeyiz çünkü'
Ben de elimden geldiğince ablalarımın arkasından gideceğim.Yurtdışına çıkmasam bile okuyabildiğim kadar okuyacağım.-İyi olan her şey yaygınlaştırmak ne kadar güç ise kötünün bulaşıcılığı da tersi bir oran ile,o denli kolay.-

Direniş Güncesi-Kitap Tanıtımı


Yasaklara ilk adım.Bu adımın etkileri.O günü yaşayanların gözü ile eşitsizlik,inançlara darbe isteği,zorlu bir cihat mücadelesi.
Sahnede başörtülü ablalarımız ve cuntalar.Darbeci zihniyet inançlarından vazgeçmeleri için ablalarımıza her türlü kulbu takıyor.'Gerici,irticacı,yobaz'...
Üniversiteyi kazandılar ,okuyorlardı son sınıftaydılar.İlk yasak İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi.İlk önce 'başörtülü fotoğraf ile kimlik'vermiyoruz denildi.Bunu kabul etmeyen ablalarımız uzun süreli bir direnişe geçti.Vazgeçmeyeceklerdi.Çünkü onlar Peygember Efendimiz Sallallahualeyhi vesellem'in ümmeti.
Okula alınmadılar merkez binanın önünde oturma eylemi yaptılar.Meydanlardan sesleri hiç gitmedi.O yıl o okuldan mezun olacaklardı..
Bu anlattıklarım 'Ayşe Gül Çetin'in kaleminden bir nebze yansıtma isteğiyle aktardıklarım.'Dİreniş Güncesi'kitabı o günleri yaşatıyor bize.Bir günlük.Mücahidenin mürekkebinden akıtılan birer gözyaşı taneleri o kelimeler..

11 Kasım 2009 Çarşamba

ÖNDER Ne Zaman Ve Nasıl Kuruldu?



Bugün okulumuza gelen Önder genel başkanı geldi ve 12.sınıflara bir konferans verdi.Daha önce de adını duyduğum Önder'in tarihçesini yayımlamak istedim..

Derneğimiz 1958 yılında, o zaman ki ismiyle İstanbul İmam Hatip Okulu’nun 1951 girişli ilk mezunları tarafından 1630 sayılı Dernekler Kanunu’na göre, İstanbul İmam Hatip Okulu Mezunlar Cemiyeti ismiyle kuruldu. Mezun derneklerinin yaptığı faaliyetleri aynı şekilde uyguladılar. Mezun ve Mensupları bir araya getirdiler ve irtibatı sağladılar.
Türkiye’nin ilk İmam Hatip okulu olan İstanbul’un Fatih ilçesinin Çarşamba semtindeki İmam Hatip Okulu Mezunlarına hizmet veren derneğimizin o zaman ki ismi de “İmam Hatip Okulu Mezunları Cemiyeti “ idi. 1960’lı yılların sonlarında adı “İstanbul İmam Hatip Okulu Mezunları Derneği” olarak değiştirildi. 1980 İhtilali’nden sonra ise, tüzükte yapılan bir değişiklikle tüm Türkiye genelindeki İmam Hatip Liselerini çatısı altına almak arzusuyla ismindeki “İstanbul” ifadesi çıkarıldı. Kısa isim olarak da İmam kelimesinin Türkçe karşılığı olan “ÖNDER” kelimesi eklendi ve derneğimizin adı şimdiki söylemiyle ÖNDER İmam Hatip Liseleri Mezunları ve Mensupları Derneği halini aldı.

10 Kasım 2009 Salı

10 Kasım


Bugün Atatürk'ün Ölüm 'YILDÖNÜMÜ'...

İnsanlar


İnsanları anlamak zor.Yaşadıkça farkına varacağımız bu kavram üzerinde çok takılıyorum. Kimi insan içi dışına yansımış.Ne kadar kibar görünmeye,iyilik numaraları yapmaya çalışsalar da işe yaramaz,kalplerindeki kibir yüzlerine yansımıştır.
Televizyon bir ayrı alem.Tek başına değil içindeki insanlar ile ayrı.Bir programda (evlilik program)evlenmek için gelmiş insanlar var.Sahnede iki koltuk stüdtonun yan tarafında bir yığın yorumcu(seyirci)ve taliplerini bekleyenler..Tamam o iki koltuk ve talip bekleyicileri zaten programın ana maddeler.Benim asıl takıldığım nokta''Evet, evet yakıştılar'',''Hayır,bu iş olmaz!Yakışmadılar''Sanki ne derse o geçerliymiş gibi mikrofonu elinde yorumcular...Evde izleseler yine bir nebze.Gitmiş programa,canlı yayına yorum yapmaya evinin halini düşünemiyorum.Olur mu?Onlar çalışan insanlar ,önemli statüdeler ve çağdaşlar.
Görüşler için şunu diyeceğim;Sağ ve sol...Sol-Batı,Sağ-Doğu,Sol-Batı-ilerlemiş,Sağ-
Doğu-Geri kalmışlık..Bize yansıtılmak istenen bu.Neden 'sol' ilerlemiş?Avrupa.Rönesanstan sonra kendine gelmedi mi?Osmanlı'dan birçok şeyi örnek almadı mı?O bizden öğrendi bize satmaya çalışıyor.Satıyor.'aydın'larımız alıyor paşa paşa kullanıyor.Yılların kültürünü değiştirip bize satan Avrupa'yı yüceltiyor.Çünkü onlar çağdaşmış.Bir grup aydın bunu yapıyor 'cahil' halkın haberi yok.Arabistan-İslam Arapların Asr-ı Saadet'ini değilde Cahiliye Dönemini bize yutturmaya, asıl medeniyetin Batı'da olduğunu anlatmak istiyorlar...
Bu güncellikten çıkıp daha basit olanlara geçmek istiyorum.Dostluk.Dostluğa inanmak istiyorum,inanacağım 'dost'yok.Dost dediğim bana karşı hata yaparsa bundan sonra kime güvenip,kime 'dost'diyebilirim?Diyemiyorum da zaten...

Namazlardan ve Dualardan önce okunacak dua...


Hz.Aişe validemiz,Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellemin gece namazlarına başlarken daima bir dua okuduğunu ve bu duanın büyük bir kısmını Zumer suresindeki 46. Ayetin teşkil ettiğini haber veriyor.
İbni Müseyyeb adındaki İslam alimi de der ki :''Bu ayet okunduktan sonra dua yapılırsa,yapılan duanın kabulune mutlaka vesile olur.Kur'an-ı Kerim'de buna benzer başka bir ayet bilmiyorum.'
Biz Müslümanlar da namaz ve dualarımızdan önce bu ayeti sık sık okumalıyız.Ayrıca aynı inancı paylaşıp,görüş ayrılıklarına düştüğümüz kişiler karşısında da sabırlı olup, bu ayeti okumak Allah'ın rahmetini dilemeliyiz.Bizden ayrı görüşe sahip olanlara hidayet istemeliyiz.
Okunuşu:Allahumme fatiressemavati ve'l-ardi alimilğaybi veşşahadeh.Ente tahkümü beyne ibadike fimakanü fihi yahtelifun.
Meali:'Ey gökleri ve yeri yaratan,görülmeyeni ve görüleni bilen Allah'ım kullarının arasında,farklı görüş ve iddialarda bulundukları konularda Sen hüküm vereceksin'(Zümer 39/46)

8 Kasım 2009 Pazar

Servet-i Fünun Edebiyatçıları


(Yazım tarihi:2008-2009 eğitim yılı)
Edebiyat ödevini yaparken bu Servet-i Fünun'cular kafama takıldı.Kendilerini övüp duruyorlar.Aslında yaptıkları pek bir şey yok.Doğudan çok batıyı örnek aldıklarına rağmen şiirlerinde hala Arapça terimler kullanmışlar.Yaptıkları ve söyledikleri birbirini tutmuyor.
Edebiyatçıları halkın ayakta tuttuğunun farkında değiller.Halktan çok kendilerini ön planda tutuyorlar.Keşke şimdi yaşıyor olsalardı da yüzlerine karşı söyleyebilseydim.Eleştirmem pek doğru olmayabilir onlar da biliyoruz.Ben büyüklerimden örnek alıyorum.
Kendi adıma düşündüm;aslında herkesi tam olarak suçlu gösteremem.Onların da haklı yanları var kendilerini böyle ifade etmişler.Hem Tanzimat gibi olamaz,o dönemde halkın sorunları çoktu halkın sesine önem veriliyordu.Keşke Servet-i Fünun'cular da eskiyi tamamen bırakmasalardı.Hem kendileri için hem de halk için yazsalardı...
FATMANUR AHMETBEYOĞLU.

7 Kasım 2009 Cumartesi

Saklı..


Yıkık dökük binaların arasında bir yağmur sesi...Sahibi olmayan eski
bir harabede iki yürek hızlı hızlı çarpıyordu.
Ömer korku ile;
-Anne ne zaman eve gideceğiz?
-Oğlum duymuyor musun?Yağmur yağıyor.
-Bir şey olmaz anne,eve gidince üzerimizi değişiriz hasta olmayız.
-Oğlum bu yağmur...ıslatmıyor..Daha tehlikeli.
-Yoksa babamın çıkıp gelmediği gün yağan yağmur mu?
-Evet...
-O zaman gidelim babamı buluruz.
-....
Annesi hiçbir şey söylemedi.Oğlunun yanında ağlamak istemiyordu.
Oğlunun üzülmesini istemiyordu.Duyduğu hüznü ona belli etmemek,onun
küçücük yüreğinin kırılmasına izin vermemek için büyük bir çaba
harcıyordu.Hayattaki tek varlığı olan oğlu da sorduklarıyla onu
zorluyordu.
-Anne Allah niye tehlkeli yağmur yağdırsın?
-Bu yağmur Allah'ın yağdırdığı yağmur değil...
-Ama...
-Hey!!!Çıkın oradan sizi leş kargaları!!
-Anne bu kim?
Annesi Ömer'i susturmak istedi ama;
-'Sus' dedim sana leş kargası.Çık çabuk.Komutanım burada iki kaçak var.Bize eğlence çıktı.
Asker ikisini de saklandıkları yerden çıkardı.
-Anne korkuyorum.
-Korkma yavrum.Dua et babanın yanına gidiyoruz.
Ömer artı gülüyordu.Komutan:
-Geçin şöyle.Bunları diğerlerinin yanına gönderin.
Asker daha önceden dizmiş olduğu insanların yanına götürdü onları da.Karşılarına geçti ve tüfeğini kaldırıp gözünü kırpmadan ikisini de vurdu.Yere yığıldıklarında.Ömer:
-Baba biz geldik!diye bağırdı.
Annesi gitmişti.Ömer'in sesini duyan İsrail askeri son bir kurşunla onu da öldürdü...

FATMANUR AHMETBEYOĞLU

...!?-Açılımı


Başlığımızın Açılımı;
Birinci nokta:Allah Sevgisi;bunun içerisinde Peygamber Efendimiz(sallallahu aleyhi ve sellem) var.Gül yüzlü efendimiz.Allahu Teala'nın emir ve yasaklarına,Kur'anı Ker'im'e saygı ve itaat var.Kur'anı Kerim dışındaki bütün kutsal kitapların(İncil,Tevrat,Zebur)bir zamanlar hak dinlere(Hırıstiyanlık,Musevilik)(Musevilik-Yahudilerden dolayı tam olarak hak din olup olmadığı konusunda yorum yapamayacağım.)İnancımızı ifade ediyor.Ayrıca islami açıdan görevlerimizi,başörtümüzü,namazımızı tüm ibadetlerimizin müdafaasını ifade ediyor.
İkinci nokta;Vatan sevgisi.Bunun içerisinde ailemize sevgi,saygı;toprağımıza memleketimize ve kardeş devletimize olan sevgi ve saygı var.Atalarımızın izinden gitmemiz gerektiği tabii onların yanlışları varsa düzeltmeye çalışmayı amaçlayan bakış açımıza barındıran bu ikinci nokta hürriyet,bağımsızlık gibi;haklarımızı savunma gibi sosyal ve siyasi görüşlerimizi ifade ediyor.
Üçüncü nokta ise Edebiyatımıza duyduğumuz sevgi.Genel anlamda edebiyat değil bizim fikirlerimizi barındıran edebiyat.Batı,doğu diye ayırmadan,her yazardan her şairden alabildiğimiz katkıyı içeren bir edebiyat bizimki.Bu edebiyat ki yazdıklarımızda bizi yansıtan,bizim bir yüzümüzü ifade ediyor.
!/Ünlem işareti...Dünyadaki her türlü can sıkıcı olaylar nefretimizi körükleyen,sinirlerimizi bozan olaylar..İnsanlardan bazılarına olan nefretimizi,zalimlere olan nefretimizi ifade ediyor.
?/Soru işareti...Anlayamadığımız,kafamızda soru işaretleri bırakan olaylar.Gizli işleri.Bilmediğimiz.Araştırmamız gerekenleri...geçmişimizi ifade ediyor...



Fatmanur Ahmetbeyoğlu.

5 Kasım 2009 Perşembe

Kuran Terapisi


Bugün okuduğum yazı ile başlamak istiyorum.Kubilay Aktaş ile ilgili.Akşam ise bu adam ile ilgili araştırma yaptım ve sitelerinde yazan bu yazıyı blogta da göndermek istedim.

'' İslam tasavvufu ile Doğu Öğretilerinin Nur labratuarlarında sentezlendiği ''Kendini Tanıma ve Farkındalık''eğitimleri,insanın kendini tanıma serüvenindeki eksik halkalarının tamamlanmasında önemli bir yere sahip.


Kendini bilmeyen varoluşun sırlarını bilemez.Kendini bilmeyen Rabbini de bilemez.Hedefimiz:''İnsanların en hayırlısı faydalı olandır,'' ve ''Bir topluluğun efendisi o topluluğa hizmet edendir,'' diyen güzeller güzeli Hz.Muhammed'in bu ilkesine uymaktır.Belki de tüm sır burada gizlidir.

Bu eğitimler , bu güne kadar bize sadece bilgi düzeyinde aktarılann hakikatlerin ,kendi iç dünyamızda özel bir konumda açılmasına yönelik bir dua mahiyetindedir''


Bu yazıda anlatılmak istenen Kur'an-ı Kerim terapisi ile ruh ve fizik açısından yapılan tedavi.Bu terapinin zıttını olumsuz enerji yaymak için kullanıyorlar. Bu Müslaman kardeşimiz de bize bu yolla yardımcı olmaya çalışmış ve inşallah da başaracak.

Şarkılarımm


Get a playlist! Standalone player Get Ringtones