26 Nisan 2010 Pazartesi

Mektup Yarışması'na...05.04.2010

Sevgili Peygamber'im;
Dün gece bir melek fısıltısı işittim;Ağlıyormuşsun!..Dur ağlama.Üzülme bizim için..Bir damla yaşın olayım;akıtma,ayırma beni senden.Yürüdüğün yolda bir çakıl taşı olayım,en küçüğü..Sen giderken hasretle bekleyeyim ardından.Tespihinin son boncuğu olayım,son değen bile olsam eline,bir temas huzurla doldurur bu küçük yüreğimi..
Efendim,insanlar sevdikleri için yaşamak ister,ben senin için 'ölmek' istiyorum.Ben seni görmek istiyorum.Bizim için ağlama.Ümmetinin durumu kötü de olsa sen bizim için gül!Gül ki biz de kalkalım ayağa,bir tebessüm et yıkalım duvarları.Gül Peygamber'im;dua'n olayım en kısa kelimen bile olsa senden gidip Rabb'im'e ulaşayım..En sevgili dostsun ya sen;senden varayım dua kabul diyarına...
Bir şefaat haykırışıyla geliyorum yanına,bir inilti var kalbimde sana dair.Başkaları kaybettiklerine ağlarken ben seni bulduğuma ağlıyorum.Sığdırmaya çalışıyorum kendimi en küçük parçan bile olsam seninle olmayı arzuluyor yüreğim.Sana geldiğim için gülümsüyorum,sen ağlama diye ağlamıyorum.Susturulmuş bir inilti,ardından gelen boşluk,sonsuz mutluluk...Aşk-ı Muhammedi... Rahman'ın sevdiğini sevmemek olur mu?..
Peygamber'im;Sen ağlama diye,hep gül diye dua ediyorum.Senin için bir şey yapabilmiş olmak ümidiyle,en uzun cümlem senin olsun diye,gözyaşlarım sana armağan olsun diye,yollardan geçerken bıraktığım izler hediyem olsun diye.Sen diye dua ediyorum..Benden sana ulaşabilsin diye.Sana ulaşabileyim diye..



Paylaş

5 Mayıs 2010 'da

Allah nasip ederse İnşaAllah Gülşen Hocam Yeni okuluma konferansa gelecek İnşaAllah:)

bedava oyun

Kurtuluş Gemisi-20.03.2010


Ben bir gemiyim derya ortasında.Fırtınayla yoğrulmuşum ben.Sallana sallana yorulmuşum.Benim adım nehirdeymişim gibi,ben rüzgarla varım,sukunette yokum.Eski bir hikayeyim ben keşifhaneyim...Benim kaptanımdır Hüda,pusulası Furkan.Demir atarım yalnızlık kıyılarına.İçlendiğimde başbaşa kalmak için onlarla.Ben bir gemiyim çölleri aşan.Mecnun misali Leyla'lardan yorulmuş iskelelerim var benim.Benim adım ;Susuzluk.Sonsuz,uçsuz,bucaksız suların üzerinde susuzluk..Bitmeyen yolların yolcusuyum ben.Nuh'un gemisinin yavrusu.Alıp uzaklaşmak inananlarla..Benim olduğum yola girmek cesaret işi,sonucunun mükemmelliyetiyle cesaretinpekiştiği bir yol benimkisi..Ben bir gemiyim,eşi benzeri olmayan bir hayatın gemisi.Melekler taşır beni.Firdevs gemisiyim ben.Benim adım;Firdevs...Yol aldığım yerden arkada kalanlara üzülmekteyim.Ayrılık gemisiyim ben.Kucakladığım sevdalar mevcut kamaramda.Yelkenimi açmam ,isteksizimdir giderken.'keşke onlar da inansaydılar'derim.Benim göbek adım;Merhamet.Mükemmelin sıfatından çalınmış bana takılmış,benim zincirime bağlı sıfat..Ben kelimeyim.Tamamlamak için gelmişim.Son tuğlayım,temelin son noktasıyım ben...Bir damlayım bardağı taşıran.Benim adım;Huzur..Mutluluktur tek gayem.Rabbi'im izni ile...Susuzlara suyum,yolsuzlara harita,evsizlere bir hane..İşte benim gerçek adım;Hidayet.Göbek adım;Kurtuluş...Ben bitişim ve bir başlangıç...


Paylaş

Ümraniye Şiir Yarışmasındaki Şiir'im..11.03.2010

SONSUZ İSTANBUL

Ey şehr-ü hülya...Taş altın,toprak altın mı?
Dönemlerinin en görkemli başkenti.Neler değişti?
Kemaline eren devletlerin en büyük desteği.
Asırlardır süren saltanatın bitmiş gibi..
Topluma bir nasihat senin mevcudiyetin.
Varlığını müdafaa etmek kolay mı;
Bütün nazarları üzerinde toplayan için?

Döner durur bir semazen Boğaz Köprüsünde
Elini kaldırır semaya doğru,dönerken
Bir çan sesi çınlar kulaklarımızda
Ezan'ın sedası altında Ayasofya'ya yüzünü döner
Çocuklarla koşturur dalgalar,vurur Haliç kıyılarına
Mükemmel birliği ayakta alkışlar Galata.

Müslüman kabirlerinden geçerken,gülümser
Ermeni mezarlığını selamlar ağaçlarda kuşlar
Ayrı bir melodi ile tebessüm eder sükunete
Bu birliğe şapka çıkarır imamlar,papazlar,hahamlar
Bulunmayan başka mekanda,bulunmayan yerde
Karışmayan birbirine,karışmayan fikirlere
Yıllara meydan okuyan surların arasında

Daima elinde tutmuş egemenlik bayrağını
Cihan merkezi,saltanatın tahtı
Otorite sancağı,kültür başkenti,medeniyet beşiği
Kaç imparatorluk kurmuş,kaçını yıkılırken izlemiş
Neler saklamnış onlara dair,neler yaşamış?
Nasıl sevmiş,nasıl bırakmış,nasıl dökmüş gözlerini;
Boğaz'ından hıçkırıklarıyla Marmara'ya.

Uzak yoldan geldim ben;Asırlar öncesinden
Bir zaman yolculuğu geçiyor gözümden
Bir bir geçip gidenleri gördüm
Geri kalan oldum,yalnızlığımla başbaşa..
Umutsuzluğa düştüm,akıttım yaşları,boğazıma takıldı
Sessizliğe gömülecek iken yine doldu kalbim;
Yeni maceralara atıldı sokaklarım.

İçime doğardı her gün güneş,aydınlatırdı beni
Vagonlar ilerledi damarlarımda yokuştan
At arabaları,tren rayları...Kayıklar bağlandı kıyılarıma
Medeniyetler yaşattım topraklarımda,kucağımda büyüttüm
Benim adım; İSTANBUL,ben ne başlangıcım ne de sonum...


Paylaş

Okulum'a Mektup..Devam..26.04.2010

........Sana ilk adımımı zorla attım belki ama senden gülerek çıkıyorum.Zeytinburnu'nda biteceğini sandığım yolculuğum Tuzla'da mola verdi.Yolun sonu değilmiş,bu mola yepyeni bir diyarmış.Son yıllarda tadına ancak varabildiğim İmam Hatip dünyasının en güzel yol ayrımım oldu.
İmam Hatip yılları farklı ve özel benim için.Okulum samimi,öğretmenlerim ilgili.Amaç sadece öğrenmek ve bir şeyler katabilmek hayatlara...İmam Hatip'im bana çok şey kattın. Silinmez bir iz kaldı en derinlerimde.Öğrendiklerim,öğreneceklerimin avansı.Ben okulun ilk yıllarındaki ben değilim artık.Ben başka olmuşum gözlerimin parıltısı altında bir İmam Hatip dünyası.Sevgili okulum.Zeytinburnu komşusu,adın değişti...


Paylaş

Yeraltı Kültürümüz...18.04.2010

-Yavaş olun biraz.Bekle...Daha sola.
-Bu da ne Arif Bey.
-Osmanlı'da eskiden kullanılan değerli bir sandık.Bu kazı alanında önemli şeyler var biliyorum.İçimden bir ses çok değerli olduğunu söylüyor...Çamur değmesin dikkat edin! Çıkan eserleri yerleştirmek için..
-Nasıl bir şey?Yer altından her şey çıkabilir.Özellikle de böyle bir yerde.Nasıl emin olabilirsiniz ki?
Arif bu soru sormaktan bıkmaz usanmaz adamı başından savmak için;
-Al sen de bu resimleri baskıya götür.
-Paki bunları nerede kullanacaksınız?
-Sen götür sonra anlatırım.
En sonunda gitmişti.Kazı alanında sadece ince kürek sesleriyle karışık süpürge sesleri vardı.Arif,yıllarca Anadolu'da kazı yapmış başarılı bir arkeologdu.Müzelere değerli tarihi eserler kazandırmıştı.Şimdi tarihin önemli başkentlerinden birindeydi.Bakanlıktan aldığı izin ile boğaza nazır bir alanda kazı yapıyordu.O ana kadar bir metre kadar derine inilmişti. Elle tutulur olgular yoktu fakat Arif'in umudu onları en derine indireceğe benziyordu.
Arif ile birlikte bir ekibi oluşturan Esin ve Okan da bu alanda çalışmaya başlamıştı. Bu ekip bu tarih kokan şehirde bir araya gelmişti.Esin daha çok Ege Denizi'ne kıyısı bulunan İzmir ve Çanakkale gibi önemli şehirlerde çalışmıştı.Okan ise Karadeniz bölgesinde Trabzon, Rize, Artvin gibi şehirlerde göresv yapmıştı.Onları birleştiren en önemli özellik çalışkan olmalarıydı.Kültür bakanlığının katkııyla buraya gelmişlerdi.
Arif yardımcıları gidince işine devam etmek için çukura indi.Yaklaşık bir buçuk metre olmuştu.Arif umutluydu ama ekip arkadaşları aynı fikirde değildi.Aslında hiçbiri aynı fikirde değildi.Esin İzmir ve Çanakkaledeki başarısını burda yakalayamayacğını düşünüyordu.Ona göre buranın yer altında hiçbir değer kalmamıştı.Okana göre ise yerleşimden uzak bir yerde bulunduklarından dolayı bişey çıkma ihtimali azdı.Yine de bu üçlü ekipteki çalışma hırsı fikirlerini geride bırakmaya katkı sağlayan etkendi.Okan bir mührerastlamıştı.Kırmızı mührün üzerinde belli belirsiz bir işaret vardı.Bu buldukları ilk bulguyu sandığın içine koydurdular.Okan umutlanmaya başlamıştı.Arif ve esin için yeterli değildi bu.Akşama doğru üç metere inmişlerdi.Hokkalar, başka mühürler ve bir iki yaprak kağıt bulmuşladı.
Akşama yemeği için boydan üç enden yaklaşık beş metre genişlemiş olan çukurdan çıktılar.Bulgular üzerinde konuşmaya başladılar.okan önce başladı;
-Üç metre az değil bence sabahtan beri bulduklarımız üç metre için gereğinden az.Burası beni şaşırtmaya devam ediyor.
Arif aradığını henüz bulamamış olmakla beraber bulduklarına seviniyordu;
-Bunlar çok eski bir imparatorun kişisel eşyaları kanımca.Belki daha derinde kaftanlara filan rastlarız.Dediğin gibi burası bir kültür başkenti şaşırmaya hazır olmalıyız.
Esin umutsuz ama güçlü bir tavırla;
-Bilemiyorum.Bu bulgular çok eski olmayabilir.Boş bir arazi burası.Hafriyat toprakları buraya dökülmüş olabilir.Bundan dolayı yeni olanlar bile daha derinde kalabilir.
Her biri fikrini belirtmişti.Yemeklerini yedikten sonra bu günlük son bir göz atmak için kalktılar.Yarın yine erken saatte geleceklerdi.Kültür bakanlığının üzerinde durduğu bir yerdi burası.En önemlii İstanbuldu.Bazı rivayetlere göre bu bölge çok eskiden bir antik kentmiş.Son zamanlarda bu hikaye çok dillere dolanmıştı çok net olmamakla beraber.Bakanlık da değerlendirmek için bu ekibi kurmuştu...Ekip arkadaşları bu hikayeyi düşünüyorken bir yandan da geniş çukura ve boşluğa bakıyorlardı.Ertesi gün çlışmaya devam etmek üzere otellere döndüler.

...

Sabah yine erkenden işlerinin başındaydılar.Kültür Bakanlığı'ndan bir kaç kişi de durumu denetlemek üzere gelmişti.Bir meter daha kazı yapıp işi bırakmayı planlıyorlardı.
Kazıya devam ettiler.Vazgeçmek Arif'e uzaktı.Grup giderse o amacına ulaşamadığı için çok üzülecekti.
-Arkadaşlar!Tahta gibi bir şey buldum gelin!
Okanın sesiyle herkes onun yanına geldi.Hep birlike dikkatlice üzerindeki toprakları silmeye ve ortaya çıkan sandığı incelemeye başladılar.Bir tanesini çıkarınca altında bir başkası...Böyle devam ederek elliye yakın sandık çıktı.İyice yorulmuşlardı.Yer altı mahzeniydi sanki burası.Biraz oturup dinlendiler.İçlerine bakmak için can atıyorlardı.En çok motive eden Arif olduğu için sandıkları onun açmasına karar verdiler.Bir halka oluşturup beklemeye başladılar.Arif meraklı gözler eşliğinde sandığı açtı...
Gerçekten şaşırmışlardı.Sandığın içi kitap doluydu.


Paylaş

Biraz da benden Machiavelli-26.04.2010


Cemil Meriç'ten okudum.Ondan öğrenmiş ve tanımış oldum.'Hükümdar' adlı bir eser yazmış olan Machiavelli'nin anlattıkları ve anlatmak istediklerini Cemil Meriç'in yazdığı kadar,bize aktardığı kadar biliyorum.Arafta kalmış bir esermiş,bilinmemiş,
kim okumuş?Herkes cephe almış ona.Neden?Bunu kim biliyor?
Bir sosyolog gözüyle Cemil Meriç devlet şekillerini incelemiş ve bu araştırmasında Machiavelli'nin eserini göz ardı etmemiş.Monarşi'yi açıklayan ve en iyi yönetim şeklini gözler önüne seren bir esermiş 'Hükümdar'...Bir tek egemen olmalıdır diyor.Karma egemenliğe karşı,mutlak ve sürekli bir egemenliğin olması sağlıklı ve güçlü bir devletin varlığını sürdürebilmesi için en önemli gerekçedir diyor.Monarşi olmalı,Kral ya da Padişah adı ne olursa olsun tek ve mutlak egemen bir hükümdar olmalı diyor Floransa'lı Machiavelli..
Bu konuda ona katılıyorum.Belki farklı görüşlere sahip biridir.Bunu bulunduğum yerden boş boş durarak bilemem.Şu anda onun hakkında bildiğim bu ve şimdilik gayet yeterli...

Paylaş

Cemil Meriç'in Kitabından..-23.04.2010



Hala ayak sesleri duyulur Machiavelli
San Kaşyano'nun ıssız yollarında..
Hava fırın gibi,gök alev alev,
Toprak çorak,çabaların boşuna...
Sapan tutmaktan yorgun ellerinle
Alnını yumrukluyordun geceleri...
Ümitsizdin,ne aşinan vardı,ne arkadaşın.
Sefaletin rezil kızı aylaklık,
Kanını içiyordu kalbinin avuç avuç.
Kimim ben diyordun,bir taş verin de
Bir taş veya kaya..yuvarlıyayım..
Bıktım bu mezar sükunetinden
Ve kollarım çalışmamaktan yorgun.
Alfred de Musset.

Cemil Meriç:
Sanat eski Yunan'dan beri en parlak çağını yaşamaktadır.Ama İtalya iç savaşlarda paramparça.Toprak ihanet kokmaktadır,hava kan.Bu cangılda yaşadı Machiavelli, Rönesans'ın şahane canavarlardan birçoğunu yakından tanıdı.Ondört yıl tarihin şaşırtıcı medd-ü cezirlerini seyrettikten,insanları bütün zaafları,bütün hilekarlıkları,bütün yırtıcılıklarıyla inceledikten sonra,en zinde,en olgun,en verimli çağında bir köşeye fırlatıldı.Zindan,işkence ve San Kaşyano'daki çile yılları.Musset'nin ölümsüzleştirdiği dram.

Machiavelli:
İnziva öldürüyor beni,uzun zaman devam edemez bu.Bütün temennim Medici'lerin benden faydalanması..

Paylaş

21 Nisan 2010 Çarşamba

Dertli Vakit-21.04.2010

Esti hazan mevsimim takvimden kopan yaprakla.
Saat durdu,ilerlemez oldu zaman,yokluğa döndü.
Çuval dolusu tecessüs,penceremden sarkan.
Eller doldu sevgiyle,benim ellerim ise kahr-ı kübra.
Loş kalmış bir mahzen,boş her tarafı.

Silik hikayeler teknesi,şelaleden yuvarlandı.
Kara kaplı defterler,alın yazısının ardına sıkıştı.
Verilmiş sözler unutuldu,karalar bağlandı.
Mücrim ağızlar,kendini haklı çıardı.
Ahir zaman...Güven,dürüstlük utanmakta.

Duvarlar yok,her şey aşikar.
Sözler acı,bazısıysa gerçekten uzak.
Beşer olmuş yalan,sinsi;Sanki bir yılan.
Damla yaş akmaz olmuş,bulutlar kurak.
Vaziyet vahim,vakir dertli vakit...

Bir kelam çıkar ağızdan,düşünülmeden;
Sonucu nereye gider?Ne olur neticesi?
Kesilmiş ümitler dağından bir haykırış;
''Ben ve Sen bitmiş!Ben kalmış hep!''
İnsan hep 'Ben' olmuş.'Sen'siz kalan...

Paylaş

Aynadaki Yüzüm-19.04.2010

Aynaya baktığımda gördüğüm;Bir suçlu yüz.
Affedilmekten korkan,aciz ve yalnız biri.
Her bakışta yitirilen bir sevgi bu.
Kendi kendinden nefrete sürükleyen bir uçurum.

Aynanın üzerinde kan damlaları.Ayaklarımda deniz.
Nerdeyim bilmiyorum.Gördüğüm bir tek soluksuzluğum.
Sessiz kalmak çözümmüş,belki de değil.
Konuşmaya başlasam,dayanamazsın,belki de gidersin.

Ellerim yok!Tutunacak yer nerede?
Ayaklarım kayıyor,oturacak bir yer bulamıyorum.
Sesim kısık!Donmuşluk hissiyle..Sıcak kan.
Gözlerim boş,görmeyeli uzun olmuş,gidemiyorum.

Sarılmaya hasretim.Olmayan elimi uzatıyorum.
Aynaya yerleşip,suçluluğuma sarılmak istiyorum.
Beni yansıtan ben değil.Görmemeliyim.
Ben bu değilim.Ne tam masum ne de tam suçlu.

Paylaş

19 Nisan 2010 Pazartesi

Sevgi Demetim-18.04.2010


Sevgi sözcüklerinden toplanmış bir demetim var.
Mis gibi kokuyor güllerim..Susuz kalmasınlar.
Ayrılık demeti bu.Büyük haksızlık.
Devam edemeyen yılların durağından alınmışlar;
Ufuk çizgisi kadar ince bir zamanda..

Lila tomurcuklar düşüyor toprağıma.
Lila çiçekler açıyor yastığımda.
Asılı duran bir lamba baş ucumda.
Hayatımı aydınlatıyor,yalnızken bile.
Vazoyu dolduran demetimin yanında.

Sadece ben varım,kendim için,
Geceleri beni yalnız bırakmayan rüyalarım.
Gündüzleri susturan,konuşmayan hatıram.
Yılları cebe doldurmuş,susuz ümitlerim.
Geleceğimi hazırlayan bir geçmişim...
Sevgi sözcüklerinden toplanmış bir demetim var.

Paylaş

18 Nisan 2010 Pazar

Hayat Meyve'm -18.04.2010


Sessiz şiirlerde çınlayan özlem ve hasret tanelerini toplayıp toprağa eksem..Çiçek olmaya yüz tutanları daha çok sulayıp büyütsem..Meyve verince toplayıp şiirlere renk katsam.Nasıl olur?Anlayan olur mu?Anlaşılmayan ben anlaşılabilir miyim?.Meyvelerimle çıkabilir miyim yokuşu,uçurumun yanına gelip aşabilir miyim boşluğu?Meyvelerim yerini doldurur mu?Boş kalan yerleri doldurmaya benim gücüm yok.Çiçeklerimi kendim mi meyve yaptım?Hayır!Ben susuzken şiirime su verdim.Ben solarken onu yeşerttim .Ben ağlarken o gülsün diye mürekkep tükettim.Sustum ben o konuştu.Dilimden dökülmeyen kalemimden düştü.Hayatımda ilk kez sustum.Hayatımda ilk kez bağlandım.Hayatım bana yardım etti.Verdiğimi alabildiğim kadarıyla mutluyum.Alamadıklarımı alacağıma dair bir umudum var.Çıktığım yokuşlarda her kaldırım başına bir meyve bırakıyorum ben ...İz bırakıyorum ama iz bulamıyorum.Denizler kumsaldaki izleri siler diye yaklaşmıyorum denize...
Paylaş

12 Nisan 2010 Pazartesi

Soru İşareti???..12.04.2010

Bir şey olmuş,kime olmuş,
Ses yokmuş,nerde olmuş,bilmeden,
Susuz kalmış bir saksı,sessizce kuruyormuş.
Sessizlik hep dik yokuş.
Yolsuzluk eziyet olmuş.
Hiçlik bile kuytularda yok oluş.
Yok olmuş olmak bile bir hiçlik.
İsyan olmaz yine 'Neden?'diye bu hiçlik.
Şaşırmışlık!Sana,bana ne olmuş?
Olan olmuş ah vah sedaları alışılmış.
Açları,susuzları duvar dibine çökmüş.
İniltiler gökyüzünde tavanlarla buluşmuş.
Yere inmiş bir bulut,yağmur yerle buluşmuş.
Buharlaşmış gözyaşları bulutlarda takt kurmuş.
Ellere düşmüş bir yazı,hüznü kovmuş.
Sonsuzluğa açılan dudaklarda miyazlara mühür konmuş.
Perdeler kalkmış Sırat köprüsüne geçiş açılmış.
Nedenleri bilinen işte şimdi birine bir şey olmuş.

Fatmanur Ahmetbeyoğlu-Zeynep Buğra
Paylaş

Masal Vakti.09.04.2010

Kesişen yollar kavşağım...Ayakta bekliyorum..
Susuz kalmış bir masalmış Nasrettin Hoca..
Elleri başının üzerine dolanmış bir çift;
Karagöz ve Hacivat'ım,ağlarmış,
Damlalar akmış ellerinden düşen toprağa.

Kesilmiş ümitler testisi kırılıyor,düşünce...
Elinden düşmüş bir masal kahramanının,
Geçmişe göz atma masası başında
Onun adı;Keloğlan.Kırık testiye uzanan;
Türkü söylerken eşeği üzerinde,seslice.

Atışan iki çift göz.Kara baht kör talih derler,
Leyla ile Mecnun,çöl ateşi sarmış derler.
Kayık ile Kız kulesine geçer,boğaz'ı izler,
Bir çift göz sırtını duvara dayamış...
Yılan havuzu olmuş deniz,'Kule'ye doğru' derler.

Sesini yitirmiş bir masal olmuş hikayelerimiz
Bir 'hoşçakal'a kalmışız;Susuz toprağımız.
Testiden çıkan yılana sarılmışız ümitsizlik ile,
Kulağımızda çınlayan türküler eşliğinde
Bir tek masallarımız kalmış tahayyülde,
Bize ait geçmişimize dair...

Paylaş

7 Nisan 2010 Çarşamba

Asker Selamı.-06.04.2010

Sol...Sol...Sol,sağ,sol.Dik yürüyün!
Kıt'a dur bir ki.Sessizlik!
Sırada bir fısıltı işitiyorum.
Bir çatlak var savunma duvarında.
Bir darbe olunmuş baylozla memlekete..

Havada uçuşan belgeler,ses kayıtları...
Gözümüzdeki perde açılıyor bir bir.
Yer altı karışık;bunlar ihbar çığlıkları.
Rap rap rap ses çıkaran,botlarını çıkar
Gizlenmeye çalışılan ama yankılanan izlerin duyuluyor!

Bir yandan bir ucun tetörist avlarken
Diğer yandan başka bir ucun günlükler yazıyor.
Biriniz yurdu ayakta tutmaya çabalarken
Diğeriniz bu direkleri yıkmaya uğraşıyor.
Sallanmakta direnen bir uykusuz bebek olduk!

Satranç mı sandınız,her birimizi piyon?
Zanlarla hareket etmek yeterli değil!
Biz bilardo oynuyoruz milletçe,
Sizi atıyoruz her biriniz bir top!
Öndeyiz;bir çoğunuz girdi deliklere...

Paylaş

6 Nisan 2010 Salı

Bir Eleştiri Etkisi-05.04.2010

Geçenlerde bir yazı okudum.Kimin yazdığını bilmiyorum.Genç yazarlardan bahsediyordu.Söylediği kısaca şuydu;
'Genç yazarların yazdıkları yazılarda incelik yokmuş,şöyle ki toplumu değiştireceğini ,bir şeyleri düzeltebileceğini düşünürmüş ama yazdıkları yazılarda yüzeysel bir anlatım varmış.Yeterli değilmiş.Cümlelerin üzerinde durmazlarmış.Üstünkörü bir bakıma.Bu da topluma anlatmak için eksik bir yöntemmiş'
Düşündüm de ben de bunu yapıyorum;yazıyorum sonra düzeltilecek yer var mı diye bakmıyorum.Hem de bunu bilerek yapıyorum,farkındalıkla.Buna dikkat etmeye başladım.Yeni yeni.İnsanlara anlatacaklarım varsa bunu en iyi ve doğru şekilde ifade etmeli değil miyim?Evet öyleyim..

Paylaş

Ygs!-05.04.2010


Yükseköğretime Geçiş Sınavı.Bir hayalin gerçekleşmesinde önemli bir adım.Üniversite sınavları bir stres yumağıydı.Yaklaşık 6 gün sonra ben de bu sınava gireceğim.Stres de ne?Yıllarca gördüğümüz derslerin bir araya toplanıp şıklar şeklinde önümüze sunulması.Bunda bunaltıcı bir durum göremiyorum.Sorun yaratmaya o kadar meyilli bir milletiz ki basit şeyleri gözümüzde büyütebiliyoruz.Geçen seneki sistemde 3 saat sanki 15 dakika gibi lanse ediliyordu.3 saat az mı?1 saat olsa ne yapacaktılar?Katsayı ayrı bir şey.!Abartılıyor ama onda daha çok hak var.Herkes 3 saatlik sınava giriyor.Aynı soruları çözen,aynı doğruları işaretleyenlerden bi Tıp'ı kazanabilirken,diğerine 'tıp'deniliyor!?Yeni sınav sistemi bu sorunlara bir çözüm niteliğinde,belki de bu yüzden stresli değilim.Hem etrafta sorun yaratanlar yok.Bu sınav bitsin ne derlerse desinler.!

Paylaş

5 Nisan 2010 Pazartesi

Hakaret ediyorum!Gül!!-28.03.2010


Eğer hakaret etmek birini ünlendiriyorsa,umursanmaz olmayı tercih ederim.İki kişinin sahneye çıkıp birbirine akıllarına geleni söylemeleri bana göre çok mantıksız.Aslında çok önde,gözde bir gösteri olmaması beni rahatlatıyor.Bu küçük ayrıntılar insana cazip geliyor.Gülmek için bahane arayan hayattan stres ve olumsuzluk çekimi alan bir toplum için belki etkili olabilir.Ama bunu yüzeysel ele alırsak bu böyle.Aksine incelediğimizde ahlaken çürütülmeye çalışılan bir toplum hoşgörüsü ve kişilerin birbiri ile ilişkilerinde olumsuzluk yaratabilecek bir tavır olduğunu düşünüyorum.Bu bilerek yapılan bir şey olmasa gerek.Hakaret dolu sözler bize olduğu için gülünç gelebilir.Ayıp gülünç olur.Sahnedeki kişiye baktığımda o artık insanların kötü yönünü aramaya,hayatın olumsuz yönü gözüne batmaya ve bunlarla dalga geçerek kendini rahatlatmaya çalışan bir profil.Ne kadar sağlıklı olabilir?Bir insanın alınması onun hassaslığını gösterir.Her şeyden alınmak değil kastettiğim ağır sözler veya yapılan haksızeleştiriler olabilir.Bir kişi kendine söylenenlere karşı üzülmüyorsa hassaslık yitirilmiş,kalbin duygusallığı başka tarafa yönelmiş olabilirTepkilerin gösterilmeme sebebi 'meslek' maskesi takılmış...İş ciddiye alınıyor ne de olsaBana göre her açıdan olumsuzluk abidesi bir konu,tek iyi yönü gülücük,ama bu bazı şeyleri gizlemeye yetmiyor maalesef.


Paylaş

Tarih Temizleyicisi..28.03.2010



Gökyüzü ağlamaklı yine..En çok üzüldüğü yerde daha çok akıtıyor yaşlarını hızlı ve tutarsızca.Bir amaca hizmet ederken,ırmağa bırakıyor kendini akarsuların serinletici etkisiyle yol alıyor uzun vadiler arasından.'Sonu gelecek mi bu bitmez gibi görünen yolculuğun' diye düşünerek akan gözyaşlarına karışıyor hesapsızca...Temizlemek için kanlı tarihi.Savaşla yıpranmaya yüz tutmuş,soluk fikirlerle cebelleşen bir tarih...Başlangıcı bölgesel;etki alanı evrensel olma çabası içerisine girmiş bir fikir yumağının tarihi.Gözyaşına karışmak için hızlanmakta su değirmenleri.İngiltere'de çok yağmur yağar...

Paylaş

Neden Osmanlı Torunuyum?


Neden osmanlı'yı seviyorum?Bunlar da soru mu?Benim için Osman Gazi ne ise Fatih Sultan Mehmet de o.Genç Osman ne ise Yavuz Sultan Selim de o.Kanuni Sultan Süleyman ne ise Sultan Abdulaziz de o.Kimi yükseltmiş,büyütmüş kimi yerinde saydırmış.Zannetmem ki başta kendi çıkarları varmış.Şu anda üzerinde yaşadığımız topraklar onlardan kalan ufak bir miras.Bu toprakların şimdi bu kadar olabilmesinde iyi etkenlerden biri de Atatürk.O da Osmanlı torunu benim gözümde.Tek sorun yenileşme çabasını kullandıkları yer ve örnek alınan kültürler.Ben Osmanlı'yım.Ondan önce Türk'üm.Ben Selçukluyum.Göktürk'üm ben.Abbasi'yim.Ben Peygamber'im'in ümmetiyim.O ya da bu olmak önemliyse ben bunlarım.Türk olmak önemliyse en önemli Türk'üm.Osmanlı olmak yasaksa Osmanlı torunuyum.Ben Atatürk'ün kurtardığı toprakların varisiyim.Ben Müslüman bir genç kızım.
Sorunun ne olduğunu bilmiyorum ama ben buyum bunu biliyorum.Sorun yaratılmasını istemiyorum.Bu topraklar üzerinde oyunlar oynanmasın karşıyım!!

Paylaş

Siyah İncilerim-26.03.2010

Dün gece rüyama girdi siyah incilerim,yine usulca
Bir asalet unsuru gibi boncuk boncuk
Bir iman süsü incilerim rahatlatır beni bir kara gece;
Umutla bakarken yıldızlardan toplanmış,serpilmiş gökyüzüne.

Her biri Esma-ü'l Hüsna'dan bir boncuk
Her biri bir SubhanAllah,Elhamdulillah,Allah-u Ekber,
Avucumun içine sıkışmış ve boynuma asılmış,kalbime siper.
'Girmesin gereksiz lakırdı ve boş nesneler.'der.
Dizi dizi,bir dizi güzellik sunar gece yarısı.

Kadife kaplı,yumuşak huylu siyah tespihim
Rabb'im'i zikir vasıtası o;ders zincirim
Gökyüzündeki yıldızlardan yapılmış,maddesi huzur.
Elimden düşerek birbirine çarpan birer billur damla
Bir kumandan İmame doksan dokuz nefere...



Paylaş

Şarkılarımm


Get a playlist! Standalone player Get Ringtones