23 Haziran 2010 Çarşamba

Bir Ablam ve Bir Abim var...-23.06.2010

Bir Ablam var...
Sessizliğinde gizlediği hayalleri, umutları;
Sustuğunda söylediği sözleri, haykırışları..
Bir Abim'le var olan ışığı..

Bir Abim var...
Daha önce görmediğim bir Abim..
Güven veren, umut taşıyan biri...
Bir Ablam'la var olan varlığı..

Yıl 2010 aylardan Mayıs...9 .mayıs...Bir bağ kuruluyor.Hayatımda yeni bir bağ.Birini benden koparan birini bana bağlayan...Cüzdanımda sakladığım bir bağ...Gözyaşım akarken gülümsüyorum.O gün biri bitiyor biri başlarken.Biri yakınlaşıyor diğeri uzaklaşırken...Bir yerde duracaklar..Ne bir adım fazla ne bir adım az...
Biri Ablam 17 yıllık ablam...Susuz bir nehirmiş suyunu bulduğunda çağlamaya başladı...Ablam oldu.
Biri Abim...Belki 5 aylık ama 17 yıllığa sığacak.Bir olacak.Nehrini bulduğunda bir oldu..Abim oldu.
Bir Ailem var...Annem,Babam,Ablam, Kardeşim ve Abim.Küçük çocuklar gibi sıraya dizdim.Ne bir eksik ne bir fazla..
Bir de ben varım.Başınızdan atmaya kalkmayın...Yolculuk için daha erken Allah'ın izniyle...

Fatmanur Ahmetbeyoğlu

Paylaş

21 Haziran 2010 Pazartesi

Yeni 10 Kuralım..20.06.2010

1.Bir haksızlığa uğramadığım veya birileri haksızlığa uğramadığı sürece itiraz etmemek.(Muhammed Emin ile yok yere polemikler)
2.Doğruları söylemek için harcadığım çaba sonucu insanları rencide eden bir biçimde konuşuyorum.Buna bir son!Konuşmayınca yalan söylemiş olmuyorum..
3.Eski bir özelliğim...İçten konuşma.Sırnaşıklık kadar değil ama sevdiğimi belli etmek..
4.'Ben'cillikten uzaklaşmak...
5.Bende kıskançlık var..Bu fesada kadar ulaşmamalı.Kıskançlığın dozu düşmeli..
6.Bana yapılan kötülükleri sineye çekmek.Ama kendini savunacak güçte olmayanlar için susmamak.Sineye çekmek beni sömürmelerine izin vermek değil.İntikam başvurmamak.
7.Benim hakkımda söylenen yalanlar karşısında hep doğru olanı savunmak.Uydurma haberlerin karşısında dimdik durmak..
8.Kimsenin arkasından konuşmamak...
9.Yazı yazmayı severken aynı zamanda ev işlerinde sorumluluk almak.İkisini bir arada.O kadar zor olmasa gerek...
10.Her şeyde bir kötülük aramayı bırak...Herkes kötüymüş.Herkes bir gün bana kötülük yapabilirmiş...Belki doğru olabilir ama böyle düşündükçe kendime zarar veriyorum.Bu kötülük zannının derecesini azaltmak...

Fatmanur Ahmetbeyoğlu

Paylaş

Alkan'dan 19.06.2010

HER AN ÖLEBİLİRİZ
ama kimsenin umrunda değil
HER AN GİDEBİLİRİZ
ama kimse yolcu degil
HER AN UÇABİLİRİZ
ama kimse hazırdeğil...

Paylaş

Alkan'dan 25.05.2010

ay ay of of of püf pü müf müff
birden oooofffff çekti içinden,derinden gelen,çikaramadı kendini düştüğü derin düşünceden....
adım atmak istedi
yüklemşti sırtına bütün ağırlıkları ...
halbuki bu kadar yüklenecek dertte yoktu tasada
ama adımını bile atamıyordu zorlanoyordu kaldırmakta o yaralı bacağı
görünürde birsey yoktu çünkü görünemiyordu kandan....
parçalanmış olan bacağın diğer yarısının çekip gidişine aldırmadan yükleniyordu ...
ona basmaya çalışıyordu
acısını acısını yüreğine değil toprağa gömmeye çalışıyordu ....
aslıda evet evet acıyordu biryerleri ondan farkında değildi ayağının..daha katlanılmaz bi keder kaplamişti o an tüm bebenini onun gidişinin acısını yüreginde hissediyordu durduramıyordu gözünden akan al kanı ;
geride kalan yaşmagına sinmiş olan bi canının kokusuydu ... farkındaydı herşeyin kucağından uçup gitmişti beklenilen yere
acısının farkında olmasada çıkıp gidecek olan yalnızca bi canı kalmıştı akacak olan son damla kanı .....
ölüm
denemeyi denedik 3 insan işte sonuç :
ölüm yokluk mudur?
yokluksa yokluk nedir peki ?
bu kadar varlığın nimetin içine doğmuş insan yokluğu nasıl anlayabilir ve kavrayabilir ki .....
ölüm e yokluk diyorlar öyle mi tam tersine ;
ölüm,var olmanın ğetirdiği bütün sıkıntılardan dertlerden ,kederlerden kurtuluşun unuhtarıdır.
ölüm bir lahza değil,zamanın taa kendisidir...
ölüm bir yoklk olsaydı beslendigimiz hiçbir şey var olmazdı ki ..
nnasıl ki tohum ilk bakışta ,tahta bir tabutta cansız yatar iken,onu toprağın bağrına bırakmanla hayat buluyor canlanıyorsa ,sevginin kuvvtiyle içi kıpır kıpır oluyor,filizleniyorsa...giderek kuvvetlenip toprağa sarsılmaz güvenle bağlanıyorsa bu güven onun köklerinin kuvvetliliiiğini belli ediyorsa
ve ölümü yeni bir sevgi güven doguruyorsa
nasıl ölüme yokluk diye bilirsin ki öyle vasıflandırablirsin ki ....?
VE ÖLÜM
HER İNSAN İÇİN YOKLUK İKEN ONU YÜREĞİNE GÖNÜP SULAYAN İÇİNİ DİŞİNİ ETRAFINI SALİH AMELLE DOLDURAN KUR AN NURYLA BESLEYEN İÇİN O Bİ YOKLUK OLMAKTAN ÇIKAR VARLIĞIN TAA KENDİSİ OLUR.
BUNU YÜREĞİNE ANLATMADANYAŞAYAN İÇİN KORKU DOLU YILLAR AYLAR HAFTALAR GÜNLER SAATLER DAKİKALAR SANİYELER SALİSELER GEÇMEK BİLMEZ ZAMAN TİK TAK A KİTLENMİŞTİR....
TİK TAK TİK TAK BAK KİM GELMİŞ...
ÖLÜM BİR SON DEGİL,BİR DOGUŞTUR
BU DOĞUŞUMUZUN BİR BEBEK KADAR GÜNAHSIZ VE TAZE OLMASI DİLEK VE DUASIYLA ALKANBİCAN VE 2 BİLİNMEZ...


Paylaş

Alkan'dan 26.05.2010

maunlar gelir düşünenlere fırsatlar tanınır
tanındığı için ,hakkı oldugu için hakkıyla,
haksızla karşılaşıp
haklıya hakkını vermek için maunları unutur,
gözünü yumar ,öteye bakar uçar gidersin....
kaparsın gözünü
görmez olur
tıkarsın kulağını
duymaz olur
hayat bu ...
sen orda duymuz
ben burda görmez ....
olacaklar olur... gidenler gider ;kalanlar ardından bakar olur....
darbe arasında yaşamaya çalışana yardım yerine yapacağın en beter gülüşünü göstermendir....
bu senin samimiyetin değil dertleri anlayıp anlamadığınınz kanıtı basiretsizliğinin en uç noktasıdır hah sen hala gül o vakit zaman gelir ödeşilir elbet...
yalniz bu senin yoklugun senin boşluğundur....

Paylaş

Alkan'dan 19.06.2010

uyursan yanarsın
susarsan yanarsın
bakarsan yanarsın
duyarsan yanarsın
bilirsen yanarsın
imkanı kullunmazsan yanarsın
yaparsan yanarsın
bakma öyle yanık yanık yanlışı ilk adımda yaptım


Paylaş

Alkan'dan 19.06.2010

BİLİNMEZLİKLER İÇİNDE YÜZEN BU FARKINDASIZ İNSANLIK,
BİLİNİRLİGİNİN NE ZAMAN FARKINDA OLACAK ....

DUDAKLARIMLA GMDÜM DEMİŞTİ Bİ ZAT BİZDE ONADA GEREK KALMADI ...GÖZÜMÜN BU HALDE GÖRDÜGÜ KENDİ KENDİNİ GÖMELİ UZZUN VAKİT OLMUŞTU ....

GİTMEK...
UZAKLAŞMAK GEREKTİĞİ ANDA RABBİME ŞÜKÜRLER OLSUNKİ ALIYOR ARTIK BENİ BURADAN FARKINDA OLMADAN NE DE COK KANMİŞİM BUNLARIN SAF OLDUĞUNA ASIL SAF BENMİŞİM MEĞER ...
BU ÜÇ NOKTA DAHA SÖYLEYEMEDİĞİM ONLARIN HAKETTİĞİ AMA BENDEN DUYAMAYACAKLARI TÜM CÜMLELERİN TOPLAMIDIR...

Paylaş

18 Haziran 2010 Cuma

Regaip Kandili...17.06.2010


Bugün Recep ayının ilk cuması...Bu gece dua ve namazın yoğun olması gereken bir gece.Bu gece bütün karanlıklarımızdan kurtulup kandil yaktığımız bir gece.Bütün hatalarımız için birbirimizden özür dilememiz gereken bir dönemdeyiz.Barışma...Barış evresindeyiz.Allah'tan bütün günahlarımız için af dileme evresindeyiz.Üç Mübarek ayın ilkinin birinci cuma gecesi...
Bu gece bir anlık bile olsa kendimizi sorgulamamız, sorunlarımızı çözmek için umut dolu olmamız, üzdüklerimizi düşünmemiz, üzüldüklerimizden ders çıkarmamız gereken bir gece...
Kalbin Allah diye attığı, dillerin Ya Rabb diye yakardığı bir gece...
Hem kendimiz için hem de memleketimiz için dua etmenin gerektiği bir gece...Topraklarımız kana bulanırken bizim kendimizden önce ülkemizi düşünmemizden daha doğal ne olabilir.Hem terör için hem de gaflet çukuruna düşmeye yüz tutan insanlar için..

Paylaş

Hayalim..-16.06.2010


Gazeteci olmak...Ama muhabir değil.Çünkü mikrofon elimde karşımdaki kişinin sorularıma cevap vermesi için yanımdaki hırçın gazeteci birliği ile ezilme tehlikesi geçirmek pek hoşuma gitmiyor.Röportaj hariç...Sakinlik gibisi yok.Ama gazetecilik demek değil.Benim hayalim önemli bir gazetede köşe yazarı olmak.Çünkü benim istediğim 'yazar' olmak.Başkalarının söylediklerini yazmaktan çok kendi söylediklerimi yazmak..İkisi de aynı yerde yapılıyor...
İnsan hayalleri için adım atmalı değil mi?Ben en son ne yaptım.?Bu hayalimi bir nebze gerçekleştirdim.Bir yerel gazete ile anlaştık ve bir köşe verdiler bana, haftada bir gün bile olsa ilk adımı atmak önemli.Benim istediğim hemen en tepeye çıkmak değil adımlarımı sindirerek yürümek.Ve işte ilk adımım Allah utandırmasın. İnşaAllah hevesim kursağımda kalmaz.
Tek hayalim gazeteci olmak değil tabii..Ben araştırmacı da olmak istiyorum.Bunun için ne yaptım?Ygs'ye girdim;İlahiyat okuyabilmek için.Araştırmacı olursam bu alanda olmak istiyorum.Henüz tercih zamanı gelmedi ve benim de kazanıp kazanmadığım belli değil...
Başka ne hayalim var?Gazetecilik adı altında;Yazarlık...Bunun için ne yaptım?Birçok dergiye yazı gönderdim.Elimden geldiğince yazı yazmak ve okumak, kitap okumak için vakit harcıyorum Allah'ın izni ile.Şu ana kadar yazdığım yazıları derleyip kitap haline getirmek istiyorum ve yazı düzenlemelerini, sıralarını ayarlamak için çalışmaya başladım...
Hayal kurmak güzel maksat hayalin için 'bir adım' atmak.Bir şeyler yapmak.Sen yürümezsen nasıl yaklaşacaksın?Koşmasan bile yürü.Emeklesen bile ilerlemiş olursun..Hiçbir şey için erken değil.Yaşım 18 belki az gibi ama beklemem için bir sebep yok.!Hiçbir şey için geç değil.Belki hayatın getirisi beklemeye sebeptir.Bu durumda olanlar da hedeflerini çöpe atmadan bir düşünsünler..

Fatmanur Ahmetbeyoğlu

Paylaş

Off Karadeniz

Off Karadeniz



Paylaş

15 Haziran 2010 Salı

Eski-Yeni? 15.06.2010


Ey geçmişten gelen ses!Görüşmeyeli çok oldu.En derine itilmiş oldu.Zamana yenilmiş bir hikaye.Bütün camları açık bıraktım.Dışarı çıktım.Uzaklaştım.Soğuğa terk ettim geçmişte kalan o sesi.Şimdi ise kulklarımı çınlatmaya çabalıyor.Duyuyorum...Belki net ama geçmişte olduğu gibi değil.Farklılaşan zamanda farklılaşan ses.Farklılaştım ben de.
Şimdi camlarımı kapatmaya korkuyorum.Üzülüyorum...Özlemiyorum.Açık kalmalı...Olduğu yerde eskilerde kalmalı.Yenilenmemeli.Hazır değilim geçmişi kabullenmeye.Yeni hayatıma geçmişi karıştırırsam ne anlamı var 'yeni'nin.
Sesini kısmalıyım ama sonuna kadar dinledikten sonra.Ardından, açık camdan içeri bırakmalıyım.Bu sefer kapatmalıyım ki bir daha çıkıp çınlatmasın kulaklarımı.
Geçmişi olmayanın geleceği yoktur...Bu doğru, ileriye doğru giderken ardıma bakıyorum evet ama herkes hak ediyor mu bu yolculukta yoldaşım olmayı?Ya da ben onları hak ediyor muyum?...
Eliyorum insanları birer birer.Hatalı olanları, menfaat kuyusuna düşmüşleri, yalancıları, niyetlerinde kötülük besleyenleri...Dinliyorum geçmişten gelen sesi...Sonuna geldiğinde kalacaklar ve gelecekler belli olacak Allah'ın izni ile.Yenilenen eskilerim...

Fatmanur Ahmetbeyoğlu

Paylaş

Limon Ağacı-Sandy Tolan'ın Kitabı 14.06.2010

Güneşinde gölgelendiğim Limon Ağacı.
Bir hikayenin dönüm noktası...
İki hikayenin birleşme noktası..
Bir yanındaa Müslüman, bir yanında Yahudi.
İki ayrı yaralı yürek...

Bulgaristan'dan Filistin'e uzanan yol haritası.
Heyecanlı bir aile;Yeni hayata açılan kapı.
Yeni bir ev, yeni umutlar...Yeni bir ağaç.
Geride kalan acı hatıralar arasından
Mutluluğu uman yorgun vücutlar.

Filistin'de doğup büyüyen bir ailenin hikayesi.
Doğdukları yerden sürgün, komşu topraklara
El-Ramla'da bir Limon Ağacı'ndan;
Hatıralarından gitmeye zorlanan insan hikayesi.
Geride kalan mutluluk,acıya doğru zorla...

Bir Arap genç erkek, bir Yahudi genç kız.
Güneş Ağacı'yla başlayan bir dostluk;
İki acının başladığı yerde başlayan.
Bir evin iki sahibi, bir ağacın iki gölgecisi.
Bir Arap ve bir Yahudi...İmkansız görünen dostluk.

Fatmanur Ahmetbeyoğlu


Paylaş

SAMATYA;Doğduğum Yer... 14.06.2010


Samatya'nın bir sokağındayım...
Bir apartmanın en üst katında.
Önümde Ermeni Lisesi ve bir Ermeni Kilisesi.
Uzaklara doğru mavi bir çarşaf birikintisi.
Üzerinde demirlenmiş gemiler, tekneler ve Büyükada.

Günlerden Cumartesi.Sokakta pazar sesleri.
Akşam olduğunda toplanan tezgahlar ve;
Alışveriş zamanından kalma seslerin izleri...
Boş kalan sokakta bir bir kapanan dükkanlar.
Noltalji yaşayan ben ve çarşafın hırçın sesi.

Balkonun bir köşesinde iki kardeş.
Her birinin elinde birer nargile.
Mangaldan kalma köz ile yanan tütün...
Samatya'nın kiliseli sokağını aydınlatan;
Tek tük ışıklar takdire şayan.

Samatya'nın bir sokağındayım.
Vakit gündüz, günlerden Salı, pazar yok.
Samimi bir görüntü, apartman altı kahvehane
Karşı sağda bir kilise kapısı,
Önümüzde ise küçük bir bakkalhane.

Bakkalın önündeyim, ezan vakti.
Net gelen ezan sesinin altındayım.
Samatya'nın samimi bir sokağındayım.
Tarihin eski devirlerini andıran.
Beni eski, asıl İstanbul'a götüren,
Suriçi İstanbul'una...

Fatmanur Ahmetbeyoğlu


Paylaş

14 Haziran 2010 Pazartesi

Haziran Buhranı...14.06.2010

Tamamen kişisel bir durum.Belki okul bittiğinden...Yapılacak hiçbir şey yokmuş gibi hissetmek...Yazı yazmak dışında hobiler peşinde koşturuyorum.Bu işe bir 'dur' demenin vakti geldiğini anladım.Çok geç olmadan ipleri yine elime almalıyım.
Bu ayın ilk haftası her güne bir yazı yazacak kadar ileri gitmiştim ki okulum tatile girdi ve ikinci hafta başladı elim kalemime gitmez oldu.Günler nasıl geçecek, okulsuz ne yapacağım derken okuldan da soğudum.Bu hafta çok değişik fikirlere daldım.Bir ev kızı modundayım.Değişmeyen fikirlerim vardı ama kanaviçe yaptım, her sabah kendiliğimden mutfağı topladım.Belki yapmam gereken şeyler bunlar ama benim edeflerimi ikinci plana attım bir nevi.Bu yüzden bir 'dur' diyorum.Peki ne yapmak istiyorum...Gazetecilik, yazarlık, araştırmacı...Bunun için ne yapıyorum...Şu anda hiçbir şey yapmıyorum.Ne yaptım...Çok çabaladım bir yıldır gördüğüm her dergiyle irtibat girişiminde bulundum.Cevapsız kalan sorularım beni bu hale getirdi belki de.Pes etmek üzereydim.Bu yüzden bir 'dur' dedim!
'Dur' dedim.Elime kalemimi aldım.Dolabın en alt katına koyduğum kitabımı komidine yerleştirdim...Evet bir haftadır kitabın kapağını açmadım.Belki bilinçaltım bana pes et sinyalleri gönderiyor ama ben yenilgiyi kabul etmiyorum.Umutlarım bir bir yıkılırken ben bir bir yeni umutlar yeşertme çabasına giriştim.Yorgunum...Bu yüzden adını Haziran Buhranı koydum.Dinlenme evresi olsun diye.Geride bırakıyorum şimdi.Hem yazı yazıp hem de kanaviçe yapabilirim.Koca yazı nasıl bitirecektim?
Hala irtibata geçmediğim bir çok dergi var.Hala konuşmadığım bir gazete var.Henüz her şey bitmiş değil.Susmak için çok erken.Daha hiçbir şey söyleyemedim insanlara bu yüzden çok erken.Pes etme vakti değil.Yenilenme vakti.Uyanma vakti.

Paylaş

7 Haziran 2010 Pazartesi

Bir Anlık Melankoli-07.06.2010

Yenilmiş hissediyorum.
Yapayalnızmışım sanki.
Hiç dostum yok ailemden başka.
Hep bir 'ben'lik...
Karşılıksız güvenim yok.
Bu yüzden doyasıya sevgiye hasretim.
Haykırmaya halim yok.
Elimden gelen sadece ğalayıp rahatlamak.
Bugün üzgünüm,gergin ve öfkeliyim.
Kabullendiklerimi düşünüyorum...
Ağır geliyor.Nasıl yapmışım?
Şu anda bir dayanağa ihtiyacım var.
Duygu seli yaşıyorum.Bu ben değilim...
Her şeye rağmen mutlu olmalı değil miyim?
Elimdekinin, şu andakinin değerini bilmeli değil miyim?
Huzurun açıklamasını hissetmeliyim.
İnsan bazen üzülmeli, bazen kırılmalı...
Mutluluğum, umudun değerini anlasın.
Dayanak aramadan bulunmaz mı?
Elimi kalbime götürdüğümde kim var?
İşte orada..Aramaya lüzum yok.
Her an, her zaman ne hissettiğimi bilen.
Her adımımı gören,beni benden iyi bilen.
Daha güçlü bir dayanak nerde?O'ndan başka?
Kalemimin ucundan akıp gidiyor sinirim.
O'nu anınca geçiyor gerginliğim.
Her şeye rağmen mutlu ve umutluyum.

Fatmanur Ahmetbeyoğlu

Paylaş

3 Haziran 2010 Perşembe

Gül'den sevgilerle:)

Özlüyorum seni...
Bekliyorum hep...
Belki gelirsin diye umutsuzca;
Çaresizce;
Gülüşüne,bakışına hasret
Bekliyorum...

Fatmanur Ahmetbeyoğlu


Paylaş

Türkçe Olimpiyatları 03.06.2010




Her ülkeden bir çocuk.Hepsi birbirinden farklı ve özel.Hepsinin yaşam şartları, kültürleri, ülkeleri farklı ama ortak bir şeyleri var.Sadece bize özel olmayan Türkçe...
Çocukları yarışma formatında Türkçe şarkı,türkü,ezgi,şiir söyletiyor hem dünyaya Türkçe'yi tanıtıyor hem de onların öğrenip eğlenmesine yardımcı oluyor bu olimpiyatlar.Bize de bir demet tebessüm bırakıyor seyir halindeyken.Her birinin kendi şivesini katması gülünç değil tam bir kültür sentezi...
Olimpiyat kapsamında ülkemize gelen çocuklar Türkçe söyleyip eğlenmesinin yanında ülkemizi geziyor ve tarihi, kültürel ve doğal güzellikleri seyredip kendi memleketlerine anlatarak Türkiye'nin tanıtımında bir etken oluyor.
Bu organisazyonda emeği geçen bütün çalışanlara,çocuklara Türkçe'nin kapısını açan öğretmenlere, yurtdışında okullarımızın açılmasını sağlayan bütün yardımsverlere ve azimleriyle desteği hak eden bütün öğrencilere şükranlarımı sunuyorum...
Fatmanur Ahetbeyoğlu
href="http://www.facebook.com/sharer.php">Paylaş

2 Haziran 2010 Çarşamba

Memleketimdeyim ama çok uzak... 02.06.2010

Yine bir umutsuzluktur gidiyor.
Yine de engellenen bir umudumuz var.
Yakalamaya az kaldı, sabır taşıyor.
Limanda oturmuş, gözyaşlarımız var.

Ben ayaktayım, gelene git demeyenlerdeniz.
Ne zulme karşı zulüm;
Ne de merhametsizliğe pirim verenlerdeniz.
Bir bir taşınan yaralılar gördüm,
Vatan uğruna can verenlerdeniz.

Birden bir bomba düştü yanıma
Kolum koptu, yüzüm yarık;
Gözlerim avam oldu bakamıyorum yarına
Hem elimden giden elim;
Hem de kaçıp giden umudum oldu.

Bir zamanlar keyfi kullandığımız liman...
Yardıma ihtiyacımızın olmayan günler...
Bir zamanlar, üzerinde yüzdüğümüz deniz.
Ne bir korku ne de bir sessizlik.
Yüzümüze umutla bakan yüzler...

Ağlayam çocuklar, ana feryatları,
Yasaklar, itirazlar, intihar bombacıları,
Tüfekler, füzeler, korku tankları,
Günlük dertler yok,dünyalıklar...
Kendi ülkesinde sürgünler ve yine de mutlular.


Fatmanur Ahmetbeyoğlu
Paylaş

Denize Hasret. 01.06.2010

Sıcak bir günde serinlemek için.Kavrulan elleri,elveda demekten yorgun düşen o elleri serinletmek için.Toz bulutu içinde kaybolan bir ifade, soluk bir yüz.Serinliğe uzanan el o yüz ile buluştu.Denize hasreti yumuşatan bir birleşme bu.Bütün kirliliği bırakan, temizliğe açılan pencere...
Her şeye başlama yeri deniz,hem de bitirme.Yazdıkça yine silinen bıkılmadan tekrar ve tekrar.Ellerin kumlarla buluşması...Hasret ifadeleri denize dair.Övgüler...Sonra o özlem yüklü yüzde bir burukluk, dalgaların alıp götürdüğü izin ardından.Deniz için tozlanan eller yine onunla temizleniyor...
Son yolculuk belki de deniz.Ölüme olan hasrette bir adım gibi.Ayrılık ve acının sonunda yıkılmış bir yüz.Elleriyle ardına 'elveda' derken sona 'merhaba'larla yaklaşan bir yüz.Bir adımlık hasret dindirişiydi bu.Sözleri bitiren rüzgarın şiddetiyle...
Denizde bulunmak, yılların hasretini deniz üzerinde yitirmek.Denizde yaşamak.Gemi üzerinde gün doldurmak...Hasretsiz birliktelik denizde. Bu sefer limana hasret, denizin yardımcısı limana...Liman üzerinde bekleyene, kavuşma gününe olan hasret...Am bulunduğu yerden memnun...
Deniz bir bakış açısıyla değişen, her bakış açısıyla farklılaşan bir yer.Kimine huzurdur deniz...Bir bakmasıyla alır gider onu hayal diyarına.Yeter ki bir nebze dinsin hasret...

Fatmanur Ahmetbeyoğlu
Paylaş

1 Haziran 2010 Salı

'İçeriğini bilmediğin bir şeye nasıl sabredeceksin?'(DEVAM::) 21.05.2010

...Gerçek manası...Gerçek demek aleni, aşikar olan demek değil öze inince, fark
edilebilen 'asıl' anlam.Kalp gözü denilen manevi göz her akıl sahibinin sahip olduğu
bir araç değildir.Bu yüzden akıl çok değerli gelir...Evet değerli akıl ancak Allah'ın
insanlara verdiği irade ile özel olur.Onun da ilerisi Kalp...Bunlar söz ile açıklana-
mayacak kadar kapsamlı ve incelik dolu kavramlar.Her ne kadar anlatmaya, ifade
etmeye çabalasam bile ancak Kalbimiz ile analayabiliyoruz.Aşk neden akla aykırı?Koşulsuz sevgi ve bağlılık olduğu için.Ama Aşk olmadan Allah'a olan gerçek
sevgi bence geçerli sayılmaz...Doruk noktasına kalp ile varıyoruz çünkü.
Olaylara bir de iç yüzüyle bakmaya her şeyin gerçek sebebini kav-
ramaya çalışsak sorunların çoğunu aşmış oluruz.Her şeyde bir hayır vardır.Ya
bugün görürsün sonucunu ya yarın ya da öbür gün.Maksat görebilmek.



Paylaş

İmam Hatip..(Devam).. 21.05.2010

Demek istediğim;'Bu böyle gelmiş böyle devam etsin' değil.Başörtümüzü engel
olarak gösterenlerin emellerine ulaşmasını istemem.Biz eğer başörtümüzden vazgeçersek elimizde ne kalacak.Ne için uğraşmışız?Daha sona gelmiş değiliz.Bize
haksızlık sinyalleri dağıtan şahısların karşısına geçip gülmek ve başaramadınız
demek için çok geç değil.
İmam hatip çok farklı bir alan.Bir Kur'an kursu değil.Kur'an'ı yaşama
kursu.Bir kurstan da fazlası.Pozitif bilimleri öğrenen dindar kesim...Ne kadar da
tehlikeli görünüyor...
Kur'an'ı unutturmaya çalışırlarken orada resmen öğretiyorlar olacak
iş değil.Hem de başörtüyle...


Paylaş

Şarkılarımm


Get a playlist! Standalone player Get Ringtones