4 Aralık 2010 Cumartesi

Ayak Dramı

Kaldırım taşlarını sayar gibi saydım seni.
Üstüne basa basa, milimetrelik hesapla.
Ezemedim, sadece geçip gittim öylece.
Sen yerinden kalkamaz halde...

Duvara adımı kazır gibi çizdim seni.
Her bir harfle yaraladım bedenini.
Elim incindiğinde yine suçladım seni.
Sen konuşamaz, yüreğinin derdinde...

Bir yatağın üstünde zıplar gibi ezdim seni.
Yayların kopana dek devam etti zulmüm.
Yorulunca yine sana yük oldum.
Sesin çıkmadı yine sustun,dinledin sadece.

Üzülme sana yeni çoraplar alacağım.
Sıkan ayakkabı giydirmeyeceğim
Benim dik durma sağlayıcım.
Sana hep cici bakacağım.
.



Paylaş

Abdest ve Biz

Öncelikle bir soruyla başlanmalı...Ne için abdest alıyorum?
Namazı eda edebilmek,Kur'an-ı Kerim'i okuyabilmek için şarttır.Namaz kılarken Allah'ın huzuruna temiz pür-u pak çıkmak istemez miyiz?...
Abdest alırken okunacak dualar var...Kimimiz okuyor kimimiz bilmiyoruz...Önemli olan ne için okuduğumuz...Ellerle başlar ''Allah'ım elimle işlediğim günahları affet.''...Ağza su götürür ve 'Allah'ım dilimle, ağzımla işlediğim günahları affet'' diyerek ve her bir organımızı yıkayışımızda içimizden gelerek af dilemeliyiz...Mesela ''ayaklarımla işlediğim günahlarımı affet'' derken gittiğiniz bir yeri ve günah derecesini hatıra getirip içten bir mağfiret isteği büyür ve Allah'ın izniyle suyla beraber kanalizasyona dökülür günahlarımız.. Öyle ki abdest alırken vücudumuzdan çıkan suyun damladığı kovadaki suyla tekrar abdest alınmaz...Demek ki abdestin asıl şuuru bu olmalı.suyla birlikte hatalarımız vücudumuzu terketmeli...
Şuurlu bir abdestten sonra namaza durduğumuzda daha huzurlu bir şekilde eda etmez miyiz???Hamd olsun Rabb'ime:)
.


Paylaş

Gecem'de bir şiir...

Sen benim ardımda iz bıraktığım çakıl taşlarımsın.
Sen benim denize döktüğüm kumdan kalem.
Ve sen sureti belirsiz mahlukat.
Benim değersizlik abidem ve yıkık viranemsin.

Kelimeler sessiz ve bana ait hepsi.
Sen yalnız ve yalınayak yürümeye devam et.
Ben sakladım kendime yaralarımı tazecik...
Sen üzmeye ve susmaya devam et.

Yeterli değil.Hiçbir zaman yetmedin.
Mutluyum lakin sen hep yoksun.
Kesilen bir damar gibi aka aka kurudun ya.
Yine de söküp atmaya güç yetiremedim.





Paylaş

''Hoşçakal olacaklar sensiz olsun...Daha durmam boşluklarında ben unutuyorum...''

Boşluklarım dolar diye...Sana bağlı kalmam diye...Hayat 'sen' demek değil diye...Bakma hala sana yazdığıma unutabilmek için bu çırpınışlarım...Ben hala unutmadım...Ama bu atlatamayacağım anlamına gelmiyor Allah'ın izniyle...Sana dair umutlarımı yıktım ben...Elimde kalan son şey sensizlik... İçinde sen geçse bile...Hoşçakal sevilesice, sensiz yaşamalıyım ben... Yaşıyorum da...Bir tek sorun var 'özlüyorum da'...Ama bıraktığın yokluk da geçer be gülüm...Dolar elbet senin gibi olmayan biriyle... Seni istemem artık... Düşlerimdeki bambaşkayı istiyorum ben...Sessizce unutulup giderken sen de bir başkasıyla ol istiyorum...Yadırgamazsın elbet..Alışkınsın bir başkasına... Tamam kızmıyorum...Hoşçakal...Unutuyorum...Allah'ın izniyle...Gittim ve dönemem artık...Yeniyim ve yeni kalmak istiyorum...Kaçıp gitmek değil durup ilerlemek istiyorum...Kaçmak bana göre değilmiş.Ben sorun karşısında dimdik durmayı seçiyorum...Senin boşluğunu doldurmak için ama bambaşka biriyle...Sen olmadan yaşayıp seni bir daha yüreğimde duymamak için... Korkumun üzerine gidiyorum...Kaçmıyorum...
Hoşçakal...Gittiğin için teşekkür ederim...Bittiğin için sağol...Umutlarıma serptiğim güneş olmadığın için de...Benim için olmadığın, son solukta biten olmadığın için de...Hadi yeter bu kadar...Elveda...:):):):):):):):):):):):) Ben gülmeye devam ediyorum...Bırakmadığım tek şey...:)







Paylaş

YüreğiNe sor filmi...


17.Kasım.2010 akşam vakti KanalD'de bu filmi izledim...İzlemekteki en büyük etken tabiiki Trabzon'da geçiyor olmasıydı...Müslüman ve Hıristiyanların bir yaşadığı dönemi anlatıyordu...Osmanlı zamanında vergi vermemek için dinlerini saklayan Ortodoks ailelerden birinde Mustafa adındaki genç ve Müslüman olan Esma adındaki genç arasında geçen aşk hikayesi...Dediğim gibi Trabzon'da geçtiği için izledim...
Ortodoks genç gerçek dinini kızdan saklıyor.Durum böyle olunca kızın ona güvenmeme gibi bir sorunu yok...Film güzel güzel süregiderken Mustafa ve ailesinin dini ortaya çıkar ve kız sevdiğiyle kaçacakken vazgeçer ve kendini yakar...Hoppala...İyi güzel destan olasın diye böyle bir şeye lüzum varmış gibi gelebilir ama din farkı yüzünden ayrı düştünüz sen Müslümanlıktan vazgeçmeyecek kadar Müslümansın ya peki kurallarından şartlarından haberin yok mu?Bu sahne için film berbattı demem ama bu insanların dinini gerçek anlamda yaşamadıklarını gösteriyor.Zaman hangi zaman olursa olsun benim mantığım bunu almıyor.Suç kimde?Diye söze başlardım ama susmayı tercih ediyorum...
Güzel filmdi.Ama dediğim gibi o sahne hariç.Belki o sahne filmin asıl konusunu yansıtıyor fakat bana göre mantık hatası var.Bazen hayatta sevgiden vazgeçmek ve başka değerlere sarılmak gerek.Gerçi insan ne için yaşıyorsa onun için ölür... Bu benim görüşüm bana göre sevgiden saha değerli şeyler var...Dünyaya ne için geldiğimizi unutmamalıyız...





Paylaş

Boş derdim 'Sohbet özlemi'...

Yine bugün bir dertleşme isteğim var...Bu kez öyle 'derdim' yok ama konuşmak istiyorum...Daha doğrusu yazmak...İnsan yazınca sanki defter yahut yazdığı her ne ise onunla sohbet ediyormuş hissine kapılıyor ister istemez.Ben bu yüzden seviyorum yazmayı...Kimin okuduğu mühim değil okunmasa da yazmak önemli....
Bir kelimenin bir cümleyi nasıl değiştirdiğini, anlamların nasıl harikalara yol açtığını söylemeye, açıklamaya gerek yok.
Ne üzerine yazmam gerektiğine dair bir fikrim yok şu anda.Bu yazıyı yazmış olmak için döküyorum satırlara...Boş yere yazmıyorum içimden geçen her sözcük yalnız olmadığımı hissettiriyor.Benim kişisel, psikolojik dertlerimi çekecek bir insan yok.Zaten insanlar menfaatleri doğrultusunda görüşmüyorlar mı?Fayda sağlamadığı sürece kim birine yardım elini uzatır?
En basiti ve bu söylediğime karşılık söylenebilecek örnek;Fakirlere yardım etmek...Karşılığında sevap kapısı aralanmıyor mu?Dostlar arasındaki ilişki de tek taraflı olsaydı biterdi.Çünkü insan sevildiği sürece sever...
Bu yüzden yazılarla dertleşiyorum ben.Sorunumu anlatmaya kalksam 'entelleşme' belirtisi olarak görülebilir.Çünkü sorunum sorun değil ki.'Sohbet özlemi'...Yani boş kuruntular...İşim gücüm yok, başka derdim yok, boş şeylere kafa yoruyorum demek...Toplumdaki açılımı bu.Kimseyi boşuna strese sokup bana bu sözleri sıralamasını bekleyemem.Ben kendi dünyamda, çözerim Allah'ın izniyle...Sorunum paylaştıkça kafa karışıklığına neden oluyor:)





















Paylaş

Üç nokta...

Yine vakt-u hulya...Seyru'l Sefa'da.
Yıldırılmışken, takatim kalmasa da...
Senden bana bir hasret ;Benden sana üç nokta...

Lügatımda tüm kelamlar solmuş,
Harfler sevdalığa sonsuz esirmiş gibi,
Her biri tahayyülde kalmış, susmuş,
Teleffuzu taşlar arasından sızmış gibi...
...Senden bana bir sözcük;Benden sana üç nokta...

Sessizliğe özlemim,sensizliğe yanık,
Bir fırtınada yüzer gemi sandık.
Üzerinde yüz süzer endere giderim de...
Bir tek şey lazım gelir o vakit
Senden bana bir deniz;Benden sana üç nokta...

Sükut ya da hisli haykırış değil.
Anlatmak istediğim yalnız bir özlem...
Ne kaldırıma tutsak ayaklarım
Ne de harikalar diyarına giden
Senden bana bir nazar;Benden sana üç nokta...

Kaymış ellerim bir bir yanıma,
Gördü mü gözlerim halimi, aynada.
Kırıldık da yine parça parça bitmedik, hasretim
Bir sen gittin ve ben bittim ancak
Senden bana bir elveda;Benden sana üç nokta...

Bir girdapta iki yaralı yolcu,
Bin seraptan bir'i kalıcı.
Yüreğim ''Yetmez mi?'' diye sordu
Senden bana bir acı;Benden sana üç nokta...


Paylaş

'Ben'i anlatan 'Ben'...

Ben dağınık ve cığırtan bir kulum değil mi?'Sus artık'ları kulak arkası etmiş tübessüm ehli (çok şükür) biri değil miyim?Öyle miyim?İnsan kendini nasıl anlatır?Bir insanı en iyi kendisi anlar değil mi?
Çocukluğumda kızlarla değil erkeklerle oyun oynardım.Etekten pek haz etmez saçlarım hep dağınık ve pek çok konuşan namıdeğer 'cadı'...Çocukluktan beri yazı merakım vardı tabii...İşte bu benim küçük halimdi.Yavaş yavaş kendi isteğimle kapandım..Pek güzel ama pantolona devam.Okul sürüyor ben yine erkeklerle oynuyorum.Orta iki'ye doğru okul değişikliği ve gittiğim yeni okulda kız ve erkek ilişkilerinin bambaşka olmasıyla arkadaş seçimim değişti.Etekle samimiyetimiz başladı.Pantolonlar çöpe...
Orta son'da ilk başladığım okula döndüm...Birbirine bağlı bir sınıf ama evde erkeklerle arkadaş olunmaz diyen ailem.Onlar benim 'pokemon' oynadığım arkadaşlarımdı.Mesafe koyuldu böylece...
Lisem imam hatipim bambaşka bir dünya ilk kez herkesin 'yeni' olduğu bir yer.Ben neşeli küçük kızım hala...Lisede ilk kez insanların birbiri arkasından iş çevirdğini gördüm.Masumiyet yoktu artık.Çok direndim 'iyi' biri olmak için. Arkadaş değişikliğinin bolca yaşandığı bir yer oldu.Annemin bu konudaki iyiliklerini unutamam.
Ben hala dağınık ve cığırtkandım...Son yıla geldiğimde yakın dostlarımın çoğu sene tekrarı yaptı.Ben büyümeye başladım...Büyümeye başlamak değil iyice büyümüştüm artık.Seçimlerin belirginleşmeye başlamış.Eskiden beri gazetecilik isterken ilahiyata karar vermişim.Lisenin 3. yılının sonu ve 4. yılında kendimi daha çok derslerle haşır neşir buldum.Ama ben neşemin azaldığını biliyordum. Çocuk değildim artık.Yorulmuştum belki de.
Son dönem okul değişikliği...Ben arkadaşlardan çok hocalara değer vermeye başlamışım ve onlardan ayrıldığıma üzülmüşüm en çok.Yine yeni bir okul... Anadolu yakasına geçiş ve biraz 'masumiyet' insanlar daha samimi...
Ben lise bittikten sonra neşemle aramdaki mesafenin azaldığını biliyorum.Sadece neşe değil ciddiyetimde arttı.Hayata daha olgun gözlerle bakmaya başlayan dağınık ve cığırtkan ben...
Şimdi derdim layıkıyla bir kul olmak ve bu dünyada yapabileceğimi yapmak... Ah bu ben...İnsanı en iyi anlatan yine kendisidir..Kim beni Rabb'imden ve benden daha iyi tanıyabilir ki?



Paylaş

Şikayet vakti gelmişse..E susma bacım..

Şikayetim var hakim amca!!!
Her daim sessiz ve suskun olmak istiyorum...Bunun sebebi annemin beni sürekli eleştirmesi..Ben çok eleştirip kendi hatalarımı görmüyormuşum.Her okuduğumu onlara anlatmamdan sıkılıyorlar.Ama bilmedikleri bir şey var böyle yaparak beni kendilerinden uzaklaştırıp eski sürekli güler yüzümü düşünceli yüze çeviriyorlar...
Böyle zamanlar son taşındığımız evde daha sık olmaya başladı.Tam da dengemin sağlanmadığı dönem.İçin için sıkılıp patladım durdum ama yazıp rahatlayamadım.Derdimi açamadım...Okul bittikten sonra evdekilerle konuşma ihtiyacım vardı çünkü susmaya alışkın değildim...Hele internette konuştuğum arkadaşlarım da genelde kendi dertlerini anlatıp benim bir sorunum olup olmadığını bilmediklerinden kendimle sırdaş oldum ilk defa.Çünkü ben daima 'İyiyim işte.Hayat...Aynı...'yım...Her derdime gülüp geçerim öyle değil mi?
Benim sorunum olabilir mi?Büyük bir sorun değil belki ama olabilir elbet. İnsanım ben.Benim derdim ailemden kopma korkusu.Rabb'imden sonra bir tek onlar var çünkü.Tek istediğim beni anlamaları...Ama bunu ben söylemeden anlamaları...
Hayat!Ne olursa olsun seni yaşayacağım Allah'ın izniyle.İster yalnız bırak beni ister yor ya da yıldır, ben Rabb'imin yolunda oldukça bana dokunamazsın en acıtan yanınla.İnadına güleceğim.İnadına devam.Doğru bildiğimden vazgeçmeden...Bazen susacağım kendim için bazen de konuşacağım...
Daimi sessiz olmak değil nadiri sessizlik...



Paylaş

13kasım yeni yazı

İki aydır internet yok ama ben de taşındığımızdan beri doğru dürüst yazı yazmıyorum.Belki de dengem bozuldu birden.Ancak oturdu yerli yerine..Gelsin ilhamlar...Oysa alışkın olmalıydım çünkü iki yıl sürekli kaldığımız bir ev hemen hemen çok az.
Neden sürekli yer değiştirdiğimizi bilmiyorum ama ben göçebeliği çok sevmem. Belki de bunun sebebi Gebze'de olmamız.İstanbul'da olsam özgür olurdum düşüncesi...Oysa durum hiç de öyle değil.Ne özgürlüğü???Aileme bu konuda ne kadar kızdığımı ve kırgın olduğumu defalarca belirttim ama hayat , kader bizi buraya sürükleyen ve özgür olamamam!
Özgürlükten kastım her gün dışarı çıkayım arkadaşlarımla gezip tozup eğlenip ailemin arkasında 'aaa şunların kızı dün burdaydı, bugün de şuraya gitmiş' desinler değil.Benim özgürlük anlayışım üniversiteye normal öğrenciler gibi gideyim.Olmadı kurslara gidip sertifika alayım ya da hayalim olan gazetecilik için gazetede bizzat haber peşinde olayım...Özgürlük anlayışım bu ama 'bize ters!' Bana göre istediklerimi yapamıyorum ama annem açısından hep kafamın dikine gidiyorum.???
Şunu çok iyi biliyorum...Kaza ve kadere inancım olmasa çoktan isyan etmiş bir asi olurdum.Ama durumun böyle olmasında da muhakkak bir hikmet var.Sabredip göreceğim işte...
İki aydır bir şiir yazdım bir kaç tane köşe yazısı...Bir hikaye(Yarışma için)... Öyle pek boş boş oturmamışım görünüşe bakılırsa.Bu iyi hissettirdi...



Paylaş

Şarkılarımm


Get a playlist! Standalone player Get Ringtones