19 Kasım 2011 Cumartesi

Tebessüm ve gülmek arası...




‘’Tebessüm etmek sadakadır.’’

Gülmek…İçinden bir kıkırtı huzmesiyle yüzümüze dolan ve bir ileri derecesi kahkaha’ya merdiven olan aşırı sevinç ifadesi.Gülmek güzeldir.Yerinde ve yeterlice.
Dinimiz denge ve sınıra önem vermiştir.Umut ve huzur ne kadar barınıyorsa hayatımızda; hüzün ve dert de o kadar vardır.Bazı zamanlarda dertlerin unutulmasında aracı olarak kullanılan ‘gülmek’, aracı olduğu amacı ‘bir nevi derdi unutmak için işi şakaya vurarak aklı uyuşturmak’ a götürüyor.Bu işin denge kısmını bozuyor ne yazık ki.’Boş vermek’ İslam’da pek yeri olmayan bir tavır.
Denge demiştik…Dengeyi yerli yerine oturtabilmek için sabır’a ihtiyaç hasıl oluyor.Sabır, insanın imanını koruyan en güzel vasıtalardandır.Bu dereceye sahip olabilen insan dertleri karşısında ‘boş vermek’ yerine ;Allah’a güvenerek sabır ile tevekküle sığınır.

İmanınız varsa, Allah’a tevekkül ediniz!( Maide- 23)

Ne kadar da çok derdimiz var…!Nasıl çözeceğimiz;ne şekilde hareket edeceğimiz bilinmediğinde; işler iyice arapsaçına döndüğünde ‘neredeyse isyan’a götüren bu zorlu yolculuktan tek çıkar yolun ne olduğunu bir daha dile getirmeye gerek var mı?İman her an tazelendikçe güzel.Allah’a(azze ve celle) güvenince her şey nasıl da kolay (zor olan da kolay;zor da olsa kolay)…





Sabrın ağır yükü üzerimize yüklendiğinde ‘gülmek’ daha zor elbette.Çünkü ona olan ihtiyaç azalır;İman belli bir düzeye geldiğinde yüreğe dolan huzurun yansıması olan ‘tebessüm’ varken…Öyle ki Müslüman, hüznü içinde; mutluluğu yüzünde olandır.Mutluluğu ve huzuru…
Peygamber Efendimiz’in(aleyhi’s-selatu ve’s-selam.) ‘’Tebessüm etmek sadakadır’’ hadis-i şerifi , Müslümanın ne sıkıntısı olursa olsun buna sabrederek yüzüne akseden tebessümünü diğer insanlarla paylaşmayı bilmesi…Gülmek de paylaşılabilir oysa.Biri imanın verdiği güzel yıldızlı tebessüm; Diğeri neşe ve şakalaşmanın neticesi, karşılıklı espri ve güzel ilişki güneşi…Ancak birinin diğerinden en büyük farkı ortaya çıkış yolu…
Gülmek ile tebessüm arasındaki bu fark yalnızca ‘gülmek’i ‘boş verme’ amacı olarak kullanılırsa geçerli elbette.Yine de tebessüm, gülmekten daha güzeldir.En azından tebessümün çıkış yolunun kalpteki huzur olduğunu düşünürsek…






Paylaş

18 Kasım 2011 Cuma

Düzeltme...

Zan'nı sevmem ancak bilgilendirildiğim konuda zan değil kesinliğe benzeyen ifadeler mevcuttu.Gazetedeki konumum basın-yayın'ın köşe yazılarını ilan sayması hasebiyle sallantıda.Bu durumu düzeltmek için bir belge imzalanmalıymış.Öncelikle yetkili kişiyi görmeliyim elbette...
Hayat şu ki;Hiç bir şeyi neticesinden emin olsanız bile bırakmayın.Umut ve sabrı bırakırsanız kaybedersiniz...

...
Alınan ikinci ders; Kendimi bağımsız ve tarafsız olarak nitelendirmeye ve sertlikten uzak sakin bir yapıya bürünme isteğim arttı.Ne bir gruba dahilim ne de bir grubun lideri.Yalnızca Müslüman...Yalnızca Mü'min...


Paylaş

17 Kasım 2011 Perşembe

Okumak...

Okumak…Okumak…Ve okumak…

İnsan her gün, her an yeni bir şey öğrenebilir.Heleki konu İslamiyet olduğunda daha çok bilmek, idrakı tamamlamak ve fiilde tecelli bulmak gerek.
Fıkıhta ilk kurallardan biri ‘’Müslüman, ‘bilmiyorum’u bahane edemez!’’.Ki bilmediğimiz çok şey var.Her Müslüman’ın yükümlü olduklarının yanında aklının , kalbinin ihtiyacı olan nice ilm-i şerif var.

Bazen öyle oluyorki öğrendiğiniz ve bildiğinizi sandığınız bilgilerin cahili oluyorsunuz.Ne fena bir haldir o!Okumak…Okumak…Bildiğinizi sanmak yetmiyor…Her bir sayfa ilerleyişte ne kadar yol katettiğinizi, aklınızın , zihninizin ne derece netleştiğini, kalbinizin geniş ve ferah bir yola düştüğünü görebilirsiniz.

Ama insan bildiklerinin yükünü taşımayı da bilmeli.Unutmak ya da üstünkörü geçip gitmek ilme ihanet…Akıl ve hafıza boş kelamlarla dolsun diye yok…

Ülkemizde kitap okuma yüzdesi pek düşük;İnsanlarımız çok bilmiş olduğundan dolayı.Daha konu hakkında hakikati net bilmeden -ona göre- doğru olanı kabullendirme çabası var hepimizde.
‘’Evimde Kur’an-ı Kerim var.’’demekle bitmiyor.İnsanlarımızın çoğu Kur’an-ı Kerim okumayı dahi bilmiyor.Diğer bir çoğunluk da mealini merak edip okumayanlar…
Çünkü araştırma isteği kişiliklerde yoğunlaşmış.Kim, kiminle, nerede, ne yapmış???

Eleştiriyor muyum?Evet!Felsefe hocamdan öğrendiğim en önemli şey ‘’Bilmediğin bir şeye ‘bilmiyorum’ yanıtını ver.’’Mesele bilmeyerek kalmak değil.Biliyorum diye saçmalamaktan bir farkı kalmıyor o zaman.’’Bilmiyorum ama şu kitapta olacaktı – ya da- ona bir soralım…’’ demek daha yakışıklı.Ve tabii araştırıp bilmediğini öğrenmek gerek…

Öğrenmek isteyene Allah (celle celaluhu) bir şekilde nasip ediyor…Nasıl ve nereden?Ne siz sorun ne de ben söyleyeyim…Rabb’iniz’in yazdığı kaderdir bu.İlim öğrenmek isteyene öyle bir yol açılırki..Yeterki deneyin…
Mesela kader ile ilgili çok güzel bir izah öğrendim ‘’Allah seni yaratır da ne yapacağını bilmez mi?’’…



Paylaş

14 Kasım 2011 Pazartesi

Amacım şikayet değil…

Yazdığım bir yazıdan dolayı fazlaca eleştiri almışım.Bu eleştiriler yazılarımın gazetede çıkma durumunu sekteye uğrattı ya da tamamen sona erdirdi.Yerel bir gazetede insanlara fazlaca yüklenmiş olmak benim hatam.Ancak…Konu İslam olduğu sürece yaptığım eleştiri yahut yorumlar yerel-genel diye ayrılmamalı.Sonuçta her birimiz ‘mükellef’iz ve sorumlu olduklarımız gözümüzü açık tutmamız gereken durumlar fazlasıyla mevcut.
Şimdiden sonra ne olur?Kültür-edebiyat sayfası olursa yazılarımın değerlendirilebileceği ancak bu sayfanın da hala düşünce safhasında olduğunu söylendi.Şimdi ne yapmalı?Kısmi olan hatamı kabul edip devam etmek için sayfayı beklemeli miyim;yoksa bana yapılan bu haksızlık karşısında bütün bağımı koparmalı mıyım?

En önemlisi Rabb’im der ki;
Onların söyledikleri şeyler yüzünden senin canının sıkıldığını andolsun biliyoruz.
Sen şimdi Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol!
Ve sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et! (Hicr-97-98-99)


Paylaş

13 Kasım 2011 Pazar

Yazım olamazsan alnıma nazım olur İstanbul sana...

YAZIM OLAMAZSAN ALNIMA;NAZIM OLUR İSTANBUL SANA!
Ey boğazında teknelerin dinlendiği şehrim,
Kimseye yar olmayan, ama her gelenden bir yar’ısını alan… Seni hayallerde yaşatmak güzel…



Gebze beni yalnızlaştırdı, sen beni unuttun diye. Ona inat hayalim senin sokaklarında yürümek tek başıma… İşin tuhafı, senin sokaklarında ‘tek başıma’ dolaşmaya izin yok. Ne uygundur ne de…Doğru değil… Bu yüzden seni hayallerde yaşamak güzel. Ama bekle…Bir gün mutlaka varacağım yollarına.(İNŞAALLAH) O yollarda bensiz yürürsen sitem olurum ve çok çekersin!

Burada çok yalnızım, içim, dışım, her yanım… Anlaşılmazlık ve anlatamamak daha zor…Şimdi… Çünkü Gebze (sanırım) yadırgadı beni. Burada tutunmak sıkıcı.Çünkü burada tutunmak istemiyorum…

Sen Fatih’lerin memleketi…Sen Fatih’sin İstanbul. Fatih ki büyük kahraman, büyük padişah. Sen Muhammed (aleyhi’s-salatu ve’s-selam)müjdesisin. Sana yetmem sanabilirsin.Sen öyle sanmaya devam et. Ben de toprağım sen de…Ama ben içimde bir evren taşıyorum. Göremediğin…

Hasretim İstanbul, bir bardak çayına, kırık bir kaldırım taşına… İçinde barındırdıklarını sevmiyorum gerçi…Kendi yaşadıklarımı ve hedeflerimi yalnızca. Bu kadar zorlu olmasaydı senin varlığında varlık bulma çabası…?; Ne yapalım, zor da olsan gelirim, kolay olsan ne kıymeti kalırdı sabrın?

Şimdi bekle ve yer hazırla benim için içindeki güneş gibi sıcacık, saklandığın gece gibi asil…

İstanbul’a yazılmış çok hoş bir ezgiden anektot;
Seni sevmek, -aslında- deli olmak (İstanbul)
Seni bulmak,-aslında- kaybolmak…


Paylaş

Bugün ölümü gördüm...

23.10.2011
Bugün ölümü gördüm…Yeni bir kalp atışı beklerken…
Ölüm yalnız ve istenmeyendi. Feryattı ve ağıt yakmaktı.
Dönüşsüz yolculamaktı vakti geleni…Vakti ertelemekteyken.
Ölüm sıcaktı gözyaşı gibi…Ölüm…Yanmaktı…

Bugün ölümü gördüm bir sarsıntı gibi…
Enkaz altında kalanların tozlu nefessizliğini hissetmekti.
Ölüm tozlu ve betonaltıydı.Ve bir deprem sonrasıydı ;
Sarsıcı ve endişe dolu bir bakıştı…

Ölüm çırpınışlarını gördüm.Bir yanda kalp krizi geçiren yaşlı teyzeyi;
Diğer yanda hayata öfkesini ilaca bulamış genç kızı…
Bekleyen gözlerdeki çırpınışları gördüm sonra;
Feryat ile koridorlarda çınlamaları…
Ölüme acıdım o an, ne kadar da güzeldi oysa.Kim biliyor kıymetini???

Gördüm…Ölüme gidişler çeşitliydi.
Kimininki ibret dolu kimininki nisbet…
Yine gördüm…Ölüme üzülmeler çeşitliydi.
Kimi isyan doluydu kimi teslimiyet…
Yalnız yer aynıydı; Toprak ve altındaki Kıyam-et…

Ölüm özgürlüktü bana göre, sonuç ve mükafat özlemiydi bir de…
Ardında kalanlar için olmasa bile… Aslolana varmaktı…
Aslolanda kaybolmaktı…Aslolmaktı ve huzur-u mahşerdi…
Ölüm… Hasretti bana göre.Vuslata erişti, vuslat özlemiyle yanarken…





Paylaş

12 Kasım 2011 Cumartesi

O ki.......

İman katkısız ve katışıksız olmalı...İman göz ile dünya arasında görünenden ziyade yüreğin göze fısıldadığı ezgi olmalı...
İman baktığın her yerde O'nu görmek olmalı...O'nu görebilmelisin...!
...
İnandığın kadar güçlenirsin bir şeyi bildiğin kadar inanırsın.Her an diri tutmalı imanı...Her an hatırlamalı...
Bu yüzden aradaki engeller bir bir kaldırılmalı...Çok şükür edilmeli.Çünkü o bakışa sahip olmak büyük nimet.KArşılıksız aldığımız onca nimetin yanında bu da laf mı bilmem ama; o bakışa sahip olmak paha biçilemez...
...
Hani çok basittir yalnızca O'nu düşünürsün.Bu bir yakışıklı adamı düşünmekten daha kolay.Çünkü kafandan atmak istemezsin.Düşüncelerin tamamen helaldir.Ucu bucağı olmayan bir varlığa duyulan 'aşk'tır o...Bir tebessümdür çünkü O'nu düşündüğün için huzur duyarsın ve bu mutluluğun yanında sevinç ile gülümsemeyi getirir yanında...Bir düşünün O ki eşi benzeri yok.Bütün güzellikleri üzerinde toplamış ki o güzellik bu dünyada yok.

Paylaş

Şarkılarımm


Get a playlist! Standalone player Get Ringtones