4 Aralık 2010 Cumartesi

Ayak Dramı

Kaldırım taşlarını sayar gibi saydım seni.
Üstüne basa basa, milimetrelik hesapla.
Ezemedim, sadece geçip gittim öylece.
Sen yerinden kalkamaz halde...

Duvara adımı kazır gibi çizdim seni.
Her bir harfle yaraladım bedenini.
Elim incindiğinde yine suçladım seni.
Sen konuşamaz, yüreğinin derdinde...

Bir yatağın üstünde zıplar gibi ezdim seni.
Yayların kopana dek devam etti zulmüm.
Yorulunca yine sana yük oldum.
Sesin çıkmadı yine sustun,dinledin sadece.

Üzülme sana yeni çoraplar alacağım.
Sıkan ayakkabı giydirmeyeceğim
Benim dik durma sağlayıcım.
Sana hep cici bakacağım.
.



Paylaş

Abdest ve Biz

Öncelikle bir soruyla başlanmalı...Ne için abdest alıyorum?
Namazı eda edebilmek,Kur'an-ı Kerim'i okuyabilmek için şarttır.Namaz kılarken Allah'ın huzuruna temiz pür-u pak çıkmak istemez miyiz?...
Abdest alırken okunacak dualar var...Kimimiz okuyor kimimiz bilmiyoruz...Önemli olan ne için okuduğumuz...Ellerle başlar ''Allah'ım elimle işlediğim günahları affet.''...Ağza su götürür ve 'Allah'ım dilimle, ağzımla işlediğim günahları affet'' diyerek ve her bir organımızı yıkayışımızda içimizden gelerek af dilemeliyiz...Mesela ''ayaklarımla işlediğim günahlarımı affet'' derken gittiğiniz bir yeri ve günah derecesini hatıra getirip içten bir mağfiret isteği büyür ve Allah'ın izniyle suyla beraber kanalizasyona dökülür günahlarımız.. Öyle ki abdest alırken vücudumuzdan çıkan suyun damladığı kovadaki suyla tekrar abdest alınmaz...Demek ki abdestin asıl şuuru bu olmalı.suyla birlikte hatalarımız vücudumuzu terketmeli...
Şuurlu bir abdestten sonra namaza durduğumuzda daha huzurlu bir şekilde eda etmez miyiz???Hamd olsun Rabb'ime:)
.


Paylaş

Gecem'de bir şiir...

Sen benim ardımda iz bıraktığım çakıl taşlarımsın.
Sen benim denize döktüğüm kumdan kalem.
Ve sen sureti belirsiz mahlukat.
Benim değersizlik abidem ve yıkık viranemsin.

Kelimeler sessiz ve bana ait hepsi.
Sen yalnız ve yalınayak yürümeye devam et.
Ben sakladım kendime yaralarımı tazecik...
Sen üzmeye ve susmaya devam et.

Yeterli değil.Hiçbir zaman yetmedin.
Mutluyum lakin sen hep yoksun.
Kesilen bir damar gibi aka aka kurudun ya.
Yine de söküp atmaya güç yetiremedim.





Paylaş

''Hoşçakal olacaklar sensiz olsun...Daha durmam boşluklarında ben unutuyorum...''

Boşluklarım dolar diye...Sana bağlı kalmam diye...Hayat 'sen' demek değil diye...Bakma hala sana yazdığıma unutabilmek için bu çırpınışlarım...Ben hala unutmadım...Ama bu atlatamayacağım anlamına gelmiyor Allah'ın izniyle...Sana dair umutlarımı yıktım ben...Elimde kalan son şey sensizlik... İçinde sen geçse bile...Hoşçakal sevilesice, sensiz yaşamalıyım ben... Yaşıyorum da...Bir tek sorun var 'özlüyorum da'...Ama bıraktığın yokluk da geçer be gülüm...Dolar elbet senin gibi olmayan biriyle... Seni istemem artık... Düşlerimdeki bambaşkayı istiyorum ben...Sessizce unutulup giderken sen de bir başkasıyla ol istiyorum...Yadırgamazsın elbet..Alışkınsın bir başkasına... Tamam kızmıyorum...Hoşçakal...Unutuyorum...Allah'ın izniyle...Gittim ve dönemem artık...Yeniyim ve yeni kalmak istiyorum...Kaçıp gitmek değil durup ilerlemek istiyorum...Kaçmak bana göre değilmiş.Ben sorun karşısında dimdik durmayı seçiyorum...Senin boşluğunu doldurmak için ama bambaşka biriyle...Sen olmadan yaşayıp seni bir daha yüreğimde duymamak için... Korkumun üzerine gidiyorum...Kaçmıyorum...
Hoşçakal...Gittiğin için teşekkür ederim...Bittiğin için sağol...Umutlarıma serptiğim güneş olmadığın için de...Benim için olmadığın, son solukta biten olmadığın için de...Hadi yeter bu kadar...Elveda...:):):):):):):):):):):):) Ben gülmeye devam ediyorum...Bırakmadığım tek şey...:)







Paylaş

YüreğiNe sor filmi...


17.Kasım.2010 akşam vakti KanalD'de bu filmi izledim...İzlemekteki en büyük etken tabiiki Trabzon'da geçiyor olmasıydı...Müslüman ve Hıristiyanların bir yaşadığı dönemi anlatıyordu...Osmanlı zamanında vergi vermemek için dinlerini saklayan Ortodoks ailelerden birinde Mustafa adındaki genç ve Müslüman olan Esma adındaki genç arasında geçen aşk hikayesi...Dediğim gibi Trabzon'da geçtiği için izledim...
Ortodoks genç gerçek dinini kızdan saklıyor.Durum böyle olunca kızın ona güvenmeme gibi bir sorunu yok...Film güzel güzel süregiderken Mustafa ve ailesinin dini ortaya çıkar ve kız sevdiğiyle kaçacakken vazgeçer ve kendini yakar...Hoppala...İyi güzel destan olasın diye böyle bir şeye lüzum varmış gibi gelebilir ama din farkı yüzünden ayrı düştünüz sen Müslümanlıktan vazgeçmeyecek kadar Müslümansın ya peki kurallarından şartlarından haberin yok mu?Bu sahne için film berbattı demem ama bu insanların dinini gerçek anlamda yaşamadıklarını gösteriyor.Zaman hangi zaman olursa olsun benim mantığım bunu almıyor.Suç kimde?Diye söze başlardım ama susmayı tercih ediyorum...
Güzel filmdi.Ama dediğim gibi o sahne hariç.Belki o sahne filmin asıl konusunu yansıtıyor fakat bana göre mantık hatası var.Bazen hayatta sevgiden vazgeçmek ve başka değerlere sarılmak gerek.Gerçi insan ne için yaşıyorsa onun için ölür... Bu benim görüşüm bana göre sevgiden saha değerli şeyler var...Dünyaya ne için geldiğimizi unutmamalıyız...





Paylaş

Boş derdim 'Sohbet özlemi'...

Yine bugün bir dertleşme isteğim var...Bu kez öyle 'derdim' yok ama konuşmak istiyorum...Daha doğrusu yazmak...İnsan yazınca sanki defter yahut yazdığı her ne ise onunla sohbet ediyormuş hissine kapılıyor ister istemez.Ben bu yüzden seviyorum yazmayı...Kimin okuduğu mühim değil okunmasa da yazmak önemli....
Bir kelimenin bir cümleyi nasıl değiştirdiğini, anlamların nasıl harikalara yol açtığını söylemeye, açıklamaya gerek yok.
Ne üzerine yazmam gerektiğine dair bir fikrim yok şu anda.Bu yazıyı yazmış olmak için döküyorum satırlara...Boş yere yazmıyorum içimden geçen her sözcük yalnız olmadığımı hissettiriyor.Benim kişisel, psikolojik dertlerimi çekecek bir insan yok.Zaten insanlar menfaatleri doğrultusunda görüşmüyorlar mı?Fayda sağlamadığı sürece kim birine yardım elini uzatır?
En basiti ve bu söylediğime karşılık söylenebilecek örnek;Fakirlere yardım etmek...Karşılığında sevap kapısı aralanmıyor mu?Dostlar arasındaki ilişki de tek taraflı olsaydı biterdi.Çünkü insan sevildiği sürece sever...
Bu yüzden yazılarla dertleşiyorum ben.Sorunumu anlatmaya kalksam 'entelleşme' belirtisi olarak görülebilir.Çünkü sorunum sorun değil ki.'Sohbet özlemi'...Yani boş kuruntular...İşim gücüm yok, başka derdim yok, boş şeylere kafa yoruyorum demek...Toplumdaki açılımı bu.Kimseyi boşuna strese sokup bana bu sözleri sıralamasını bekleyemem.Ben kendi dünyamda, çözerim Allah'ın izniyle...Sorunum paylaştıkça kafa karışıklığına neden oluyor:)





















Paylaş

Üç nokta...

Yine vakt-u hulya...Seyru'l Sefa'da.
Yıldırılmışken, takatim kalmasa da...
Senden bana bir hasret ;Benden sana üç nokta...

Lügatımda tüm kelamlar solmuş,
Harfler sevdalığa sonsuz esirmiş gibi,
Her biri tahayyülde kalmış, susmuş,
Teleffuzu taşlar arasından sızmış gibi...
...Senden bana bir sözcük;Benden sana üç nokta...

Sessizliğe özlemim,sensizliğe yanık,
Bir fırtınada yüzer gemi sandık.
Üzerinde yüz süzer endere giderim de...
Bir tek şey lazım gelir o vakit
Senden bana bir deniz;Benden sana üç nokta...

Sükut ya da hisli haykırış değil.
Anlatmak istediğim yalnız bir özlem...
Ne kaldırıma tutsak ayaklarım
Ne de harikalar diyarına giden
Senden bana bir nazar;Benden sana üç nokta...

Kaymış ellerim bir bir yanıma,
Gördü mü gözlerim halimi, aynada.
Kırıldık da yine parça parça bitmedik, hasretim
Bir sen gittin ve ben bittim ancak
Senden bana bir elveda;Benden sana üç nokta...

Bir girdapta iki yaralı yolcu,
Bin seraptan bir'i kalıcı.
Yüreğim ''Yetmez mi?'' diye sordu
Senden bana bir acı;Benden sana üç nokta...


Paylaş

'Ben'i anlatan 'Ben'...

Ben dağınık ve cığırtan bir kulum değil mi?'Sus artık'ları kulak arkası etmiş tübessüm ehli (çok şükür) biri değil miyim?Öyle miyim?İnsan kendini nasıl anlatır?Bir insanı en iyi kendisi anlar değil mi?
Çocukluğumda kızlarla değil erkeklerle oyun oynardım.Etekten pek haz etmez saçlarım hep dağınık ve pek çok konuşan namıdeğer 'cadı'...Çocukluktan beri yazı merakım vardı tabii...İşte bu benim küçük halimdi.Yavaş yavaş kendi isteğimle kapandım..Pek güzel ama pantolona devam.Okul sürüyor ben yine erkeklerle oynuyorum.Orta iki'ye doğru okul değişikliği ve gittiğim yeni okulda kız ve erkek ilişkilerinin bambaşka olmasıyla arkadaş seçimim değişti.Etekle samimiyetimiz başladı.Pantolonlar çöpe...
Orta son'da ilk başladığım okula döndüm...Birbirine bağlı bir sınıf ama evde erkeklerle arkadaş olunmaz diyen ailem.Onlar benim 'pokemon' oynadığım arkadaşlarımdı.Mesafe koyuldu böylece...
Lisem imam hatipim bambaşka bir dünya ilk kez herkesin 'yeni' olduğu bir yer.Ben neşeli küçük kızım hala...Lisede ilk kez insanların birbiri arkasından iş çevirdğini gördüm.Masumiyet yoktu artık.Çok direndim 'iyi' biri olmak için. Arkadaş değişikliğinin bolca yaşandığı bir yer oldu.Annemin bu konudaki iyiliklerini unutamam.
Ben hala dağınık ve cığırtkandım...Son yıla geldiğimde yakın dostlarımın çoğu sene tekrarı yaptı.Ben büyümeye başladım...Büyümeye başlamak değil iyice büyümüştüm artık.Seçimlerin belirginleşmeye başlamış.Eskiden beri gazetecilik isterken ilahiyata karar vermişim.Lisenin 3. yılının sonu ve 4. yılında kendimi daha çok derslerle haşır neşir buldum.Ama ben neşemin azaldığını biliyordum. Çocuk değildim artık.Yorulmuştum belki de.
Son dönem okul değişikliği...Ben arkadaşlardan çok hocalara değer vermeye başlamışım ve onlardan ayrıldığıma üzülmüşüm en çok.Yine yeni bir okul... Anadolu yakasına geçiş ve biraz 'masumiyet' insanlar daha samimi...
Ben lise bittikten sonra neşemle aramdaki mesafenin azaldığını biliyorum.Sadece neşe değil ciddiyetimde arttı.Hayata daha olgun gözlerle bakmaya başlayan dağınık ve cığırtkan ben...
Şimdi derdim layıkıyla bir kul olmak ve bu dünyada yapabileceğimi yapmak... Ah bu ben...İnsanı en iyi anlatan yine kendisidir..Kim beni Rabb'imden ve benden daha iyi tanıyabilir ki?



Paylaş

Şikayet vakti gelmişse..E susma bacım..

Şikayetim var hakim amca!!!
Her daim sessiz ve suskun olmak istiyorum...Bunun sebebi annemin beni sürekli eleştirmesi..Ben çok eleştirip kendi hatalarımı görmüyormuşum.Her okuduğumu onlara anlatmamdan sıkılıyorlar.Ama bilmedikleri bir şey var böyle yaparak beni kendilerinden uzaklaştırıp eski sürekli güler yüzümü düşünceli yüze çeviriyorlar...
Böyle zamanlar son taşındığımız evde daha sık olmaya başladı.Tam da dengemin sağlanmadığı dönem.İçin için sıkılıp patladım durdum ama yazıp rahatlayamadım.Derdimi açamadım...Okul bittikten sonra evdekilerle konuşma ihtiyacım vardı çünkü susmaya alışkın değildim...Hele internette konuştuğum arkadaşlarım da genelde kendi dertlerini anlatıp benim bir sorunum olup olmadığını bilmediklerinden kendimle sırdaş oldum ilk defa.Çünkü ben daima 'İyiyim işte.Hayat...Aynı...'yım...Her derdime gülüp geçerim öyle değil mi?
Benim sorunum olabilir mi?Büyük bir sorun değil belki ama olabilir elbet. İnsanım ben.Benim derdim ailemden kopma korkusu.Rabb'imden sonra bir tek onlar var çünkü.Tek istediğim beni anlamaları...Ama bunu ben söylemeden anlamaları...
Hayat!Ne olursa olsun seni yaşayacağım Allah'ın izniyle.İster yalnız bırak beni ister yor ya da yıldır, ben Rabb'imin yolunda oldukça bana dokunamazsın en acıtan yanınla.İnadına güleceğim.İnadına devam.Doğru bildiğimden vazgeçmeden...Bazen susacağım kendim için bazen de konuşacağım...
Daimi sessiz olmak değil nadiri sessizlik...



Paylaş

13kasım yeni yazı

İki aydır internet yok ama ben de taşındığımızdan beri doğru dürüst yazı yazmıyorum.Belki de dengem bozuldu birden.Ancak oturdu yerli yerine..Gelsin ilhamlar...Oysa alışkın olmalıydım çünkü iki yıl sürekli kaldığımız bir ev hemen hemen çok az.
Neden sürekli yer değiştirdiğimizi bilmiyorum ama ben göçebeliği çok sevmem. Belki de bunun sebebi Gebze'de olmamız.İstanbul'da olsam özgür olurdum düşüncesi...Oysa durum hiç de öyle değil.Ne özgürlüğü???Aileme bu konuda ne kadar kızdığımı ve kırgın olduğumu defalarca belirttim ama hayat , kader bizi buraya sürükleyen ve özgür olamamam!
Özgürlükten kastım her gün dışarı çıkayım arkadaşlarımla gezip tozup eğlenip ailemin arkasında 'aaa şunların kızı dün burdaydı, bugün de şuraya gitmiş' desinler değil.Benim özgürlük anlayışım üniversiteye normal öğrenciler gibi gideyim.Olmadı kurslara gidip sertifika alayım ya da hayalim olan gazetecilik için gazetede bizzat haber peşinde olayım...Özgürlük anlayışım bu ama 'bize ters!' Bana göre istediklerimi yapamıyorum ama annem açısından hep kafamın dikine gidiyorum.???
Şunu çok iyi biliyorum...Kaza ve kadere inancım olmasa çoktan isyan etmiş bir asi olurdum.Ama durumun böyle olmasında da muhakkak bir hikmet var.Sabredip göreceğim işte...
İki aydır bir şiir yazdım bir kaç tane köşe yazısı...Bir hikaye(Yarışma için)... Öyle pek boş boş oturmamışım görünüşe bakılırsa.Bu iyi hissettirdi...



Paylaş

10 Kasım 2010 Çarşamba

10 Kasım...

Bir bankta tek başıma oturuyormuşum.Türkiye'yi düşünüyorum safi.Yalnız değilmişim aslında.Hayallerim beni yalnız bırakmazken sen kimsin sis perdesi arkasına saklanmış karanlık yüz.Madem saklanıyorsun sakın çıkma.Başta saklanmayacaktın işte!
Ben bir bankta yalnız oturuyorken derinden bir müzik geliyor..Söz müzik mutluluk.Mutluyum öyleyse:)Sonra yanım doluyor.Kim olduğunu bilmediğim gölge hoşgeldin...

Paylaş

22 Ağustos 2010 Pazar

İster misin?
Sandık dolusu mutluluk getirdim.
Birinden biri üstüne olur mutlaka.
Denemek bedava.
Yanında bir külah dondurma?
Gün gelir külahları değiştirmek istersen...
Benimki de sende kalsın...
Sandığımı ver yeter..

Paylaş
Sessizce gir sokaklarımdan.
İster banklarımda otur.
İster top koştur köşelerimde.
Ama sakın girme.!
Yalnızlık durağımdan sinsice.
Burada yalnız olmak yasak.
Burası;Sevda, dostluk vesaire...

Paylaş
Bak..Gözüm aydın.
Başım dik yine.
Olabiliyormuş demek.
'Gül'e diken deydirmek.
Koparmak dalından.
Yine de var olabiilmek.

Paylaş
Dur!Akma yağmur, duvarlarımdan.
Set çektim önüme ben.
Dolma yollarıma ıslak ıslak.
Gözümün önünde durma!
Yitirildim yeterince.
Git sen de benim gibi.
Kaybol nehirler boyunca..
Ben çoktan kayboldum...

Paylaş
Uyan gözlerim...Tembellik uykusundan...
Senin işin okumakken görmen gerekenlere yumduğun yeter.
Uyan artık vakitlicem..
Ramazan bekletmeye gelmez

Paylaş

21 Ağustos 2010 Cumartesi


Bulutları izliyorum, güneşin doğuşunun ardında..Masmavi pamuk misali hayal alemine dalıp çocuklaşmama vesile olmak istiyor..Oysa bilmiyor ki ben daha büyümemişim.Bulut üzerinde uyuyormuşum...

Paylaş

Sonbahar benim için 'turuncu'dur.Sıcaktan soğuğa geçiş.Kırmızıdan bir ton açığa geçiş...Ama ayrılık değil.Başlangıçtı hep.Bir dönemin başlangıcıydı.Okula yeni bir dönemde merhaba demekti..Turuncu sıraları karalamaktı...Ama bu sene farklı.Okul sıralarıma veda ettim bu kez.Sonbahar ayrılıkları kavrama mevsimi.Farkına va...rmak kırmızıdan geçtiğinin..Merhaba turuncu'm hoşgeldin:)

Paylaş
Ben varmışım...
Susuz toprağa düşmüş müyüm?
Yeşertebilmiş miyim çiçeklerimi?
Yokmuşum...
Senin varlığınla yok olmuşum...

Paylaş

Neşeli kavaklar altında ben
Unutuyorum...
Gölgelerin melodisini dinliyorum.
Unutuyorum...
Mucize Peygamber'imi anıyor
...Görmek istiyorum.
Bir fısıltı duyuyorum.
Ürperiyorum.
'Gel' diyorum.Gitme!
Neşeli kavak altında
Bekliyorum...

Paylaş
Sudaki bulanıklığım sensin.
Bense suyun ta kendisi.
Kelimeleri boğan da sensin.
Ben boğulanım sel'de.
Sen harabesin ben ziyaretçin.
...Sen umutsuzluksun, bense
Direnen Mü'min'in nefesiyim...

Paylaş
Yeni bir nota duymak ister misin?
Radyomun sesini aç!
Sana gelsin son şarkım.
En içten dileklerimle;
Rüyalarımın Prensi:)

Paylaş
İstanbul YOK!Yalnızım
Üşüyorum...Üstümü örtün yıldızlarım.
Ezan sesi bitti mi.
Yoksa duymuyor muyum?
Gökyüzü yine mi karanlık.
Gündüzü hatırlamıyorum..

Paylaş

Şekerli balonumu elime aldım diyelim uçuşunu mu seyretmeliyim yoksa oturup yemeli miyim???

Paylaş

Bir tebessümdür sevmek...
Bir gülüşün her şeye değer...
Gülebildiğin sürece...

Paylaş

12 Ağustos 2010 Perşembe

Adsız

İstanbul YOK!Yalnızım
Üşüyorum...Üstümü örtün yıldızlarım.
Ezan sesi bitti mi.
Yoksa duymuyor muyum?
Gökyüzü yine mi karanlık.
...Gündüzü hatırlamıyorum..Devamını Gör


Paylaş

7 Ağustos 2010 Cumartesi

Yok musun?-05.08.2010

Gece ruhumu okşuyor sinsice.
Sonra bir iz bırakıyor gizlice
Sadık bir iz, dost ve kardeşçe
Benimse bir derdim var sen yoksun

Kalemler geçiyor önümden
Geçmiyor yanımdan süzülmeden
Seviyorum ama bilmem neden?
Derdime yoldaştır diye...Sen yoksun.

Sesini duydum bu gece.Ardından baktım.
Duydum ellerini.Yaz yağmuruna aktım.
Kalktım gidiyorum ardıma ne bıraktım.
Gitsem de beklesem de sen yoksun.

Ne yıldırır beni acı silsilesi.
Ne yoldurur başımı 'sensizlik' çilesi.
Kaybeder dertlerimi 'sen' hecesi.
Üzülsem de yenilsem de yanımdasın.

Anlıyorum, biliyorum ki varsın.
Varlığımda gizlenmiş bir varlıksın.
Sesimin tonu gözümün yaşısın
Yok desem de vardın ve hep varsın.

Paylaş

29 Temmuz 2010 Perşembe

Sızıntı

Sızıntı okuyorum:)


Paylaş

İstanbul ağlamış..


İstanbul bana ağlamış..Neden ağlasın?17 yıl için mi.17 yılda bir tomurcuk oldum ancak...Gül bile olamadım.Gittim diye mi ağlasın..Hayır.Ben giderken ağlamadıysam o da sussun!Kırdım camlarımı.Penceredn hava girebilsin diye.Rahatlamak için belki de.Susarsam konuşamaz mıyım bir daha.?
Ey İstanbul.Özledim seni.Gelmek istesem de adımlarım atılmıyor.Burada kaldım.İstanbul!Ağla...Görmesem de seni ağla.Boğazına takılan hıçkırık benim.Daha dikenlerim tazecik.Korkma canını yakamam.Gül bile olamadım.

Fatmanur Ahmetbeyoğlu

Paylaş

Ne düşünüyorum biliyor musun?

Yaz yaz.Okumayan olmasa bile yaz.!Okumasın diye yazmak lazım.Bana özel bir alanmış gibi.Duymanı isterdim.İstediğim çok şey var.Bazen sadece kendime söylediğim.Bazen birilerine.Bazen kendime bile söyleyemediğim..
Susuyorum.Neden?Ben susabilir miydim?Hayır..Ama öyle bir oldum ki.Neyse.Yazmak bile istemiyorum.Sıkıldım senden.Yok.Kırılırız elbet.Biz de üzülürüz.Ama hayat üzülmekle geçirilmeyecek kadar önemli.Sabır, inayet, şükür.Üzülmek daha mı iyi.Ne diyeceğimi bilemezken nasıl aldım elime bilgisayarı..Bitmeyecek bu cümleler neyse.Güle güle..

Paylaş

26 Temmuz 2010 Pazartesi

Küçük Göz-26.07.2010

Nehir benlim, zehr-ü'l şifam.
Gözlerinin endamında kayboldum.
Sesinin ahenginde ben yokum.
Ne esirin ne de kölen olayım.
Var tek bir bakışınla dolayım.

Zemberek köprüsü kuruldu önüme.
Adım adım izin var.Yer yok dönüşe.
Küçük göz var,yarenim ben bu bakışa.
Duydum yine gelmedin.Hadi gir yoluma.

Derine inmiş kuyundayım.
Sesine hasret yalnızlardayım.
Yalın ayak, ben çöl kurşunuyum.
Bahtımın akı, sözümün ardıyım.

Fatmanur Ahmetbeyoğlu

Paylaş

25 Temmuz 2010 Pazar

Bir Türbe ki Ruhum, Gelen ağlar, Giden ağlar

Sırtında şalın
Yanağında alın
Veya
Kovanında balın
Olmasa bile
Sevgiyle çal kapımı
Sana
Gönül sarayımın bütün kapılarını açarım
Ama
Sevgiyle sulamadığın bir gülle
Sevgiyle arşınlamaığın bir yolla
Sevgiyi bilmeyen bir kulla
Geleceksen kapıma
Sakın gelme!
Sana
Gönül kapılarımın bütün kapılarını kaparım..

Paylaş

Bir Türbe ki Ruhum, Gelen ağlar, Giden ağlar


Bizler, bir tutam sevgiydik önce.Sonra 'Ete, kemiğe büründük.'Daha sonra 'İnsan gibi göründük.' Ete kemiğe bürünen misalimizdeki kemalatı görünce endam aynasında, başladık övünmeye ve sevmemiz gerekenlere tahakküm etmeye.Hem de mabudiyetten uzaklık noktasında ve malukiyet nispetinde müsavi olduğumuzu bile bile.Sevginin yolunu değiştirdik.O da kurudu.Ve biz, sevgisiz kalıp öldük sanki.Her şey soğudu, kadavralaştık birden.Arzın orta yerine kondu naşımız.Payandamız ene, gassalimiz kibir, kefenimiz ise, şöhret bezindendi.Semada ve serada okundu salalarımız.Duyanlar koşup geldi, bölük bölük.Kimi aşağıydı ayağımızdan, kimi yüceydi afakımızdan.'Bir türbe ki ruhum;gelen ağlar, giden ağlar'misali gelen ağladı, giden ağladı halimize.En çok da melekler yas tuttu ölen bedenimize;İblis taht-ı derekesinde zafer şarkıları söylerken.

Paylaş

Bir Türbe ki Ruhum, Gelen ağlar, Giden ağlar


*Sevgi, insani duyguların en masumu ve en ziyade hürmete layık olanıdır.Sevgiye bir tutam şefkat, bir tutam da nezaket karıştırdığınızda o, melekleri kıskandıran bir kıvama ulaşır.Sevgi tek başına bir ölçüdür.Hak ona bakar, hak onu arar.Sevgi YUSUF'un(Aleyhisselam) kuyusunda sabır, NEMRUT'un ateşinde gül olur; hicret y...olunda emniyet olup dillerde, 'la tahzen innallahe meana'ya dönüşür.*


Paylaş

19 Temmuz 2010 Pazartesi

There is no such thing as.

Here you get so much.
You're gone when come new one.
Maybe you're never come.Now you should go.
You were already but I said 'go' too.
Like you're going when someone come your life.
I get it you.That's really not love.
What I really not love what you did.
You now be 'Other'
I stared at the otherness.
I get it that's not be.We're not be.
Not be like 'we'.
Look, was we missing?I don't think.
I'm writing gor I'm sad.
Not missing.
I'm smilling.Not for you.
For me.
I don't cried to you and I'm not smilling to you.
For who happy with others.
For not looked for crime to yourself.
Am I hurt by that.Maybe.
But, I'm not .What Am I hurt to?
To Nothing.

Paylaş

16 Temmuz 2010 Cuma

Güvenmiyorum...-16.07.2010


Her yeni olay biraz daha güçlendiriyor beni ama kalbimdeki boşluğu da büyütüyor biraz.Her hayal kırıklığım sonunda 'Artık kimseye güvenmeyeceğim' desemde.Her yeni tanıdığım insana ya da her girdiğim yeni ortamlarda zaman geçireceğim için tanıştığım insanlara biraz güven payı bırakıyorum...Haklarını yitirdiklerinde geri dönüşü olamıyor.Başa dönüp tekrar güven tazeleyebilmem için masumluk ispatı lazım.
Birileri var...Sonuna dek güvendiğim ve sevgisinden şüphe etmediğim...!Bugüne dek tek bir yanlış görmediğim birileri var.Ama 10 kişiyi geçmez..
Yeni insanlara bu bana mutlaka kötülük yapar düşüncesiyle yaklaşmıyorum kesinlikle.Zaman veriyorum...Ona ortaya çıkmak kalıyor.Sonucunda ya hayatımda damgalı güven olarak kalıyor ya da silinmeye mahkum.Bu huyumdan memnunum dengeli olayı seviyorum.
Kimse beni sevmek zorunda değil.Kimseyi zorlamıyorum.Ben kolay sevemiyorum.Ama sevince...
Bir şarkı sözü hatırlıyorum 'Yalnızlığın şarkısı,söyle oldu olanlar.Yanımda yok hoş vücutla güzel gözler tatlı sözler.Gözlerimdeki perde birden kalktı bu akşam.Gerçeği örür oldum siyah beyazmış tüm renkler..'Tam olarak böyle mi bilemem ama eksik varsa şarkı sahibinden özür diliyorum...

Fatmanur Ahmetbeyoğlu

Paylaş

Bir Tanem..-16.07.2010

Sakin..Sessiz..Elbette mutluyum..
Ne sabah güneşim, ne de dolunayım...
Hafif bir esintim ya da ürperen boynum.
Beni senden alamaz Zeytin Gözlüm.

Yine elimde senin izlerin...Bizim için.
Kucağımda güller, kıpkırmızı senin için.
Sesini duyuyorum,sus ağlama;Ne olur?
Ağlama deymez bir damlan bizim için...
Ağlama;Ne olur?

Bir damla gözyaşın düşse toprağa.
Sürmez açar beyaz gül,sarı papatya.
Solmaz, bitmez ömrü koparsam da.
Bilirsin senden gitmediğimi, anlarsın sussam da.

Sen, bir tanesin ne eşin var ne benzerin.
Bana bir sen lazımsın bir de Rabb'i Alemlerin.
Gitmeme izin verme, yanlış yollar için.
Bırakma bizim, Muhammed'im...Nebi'm,Nebi'm..
Ağlama bizim için...Ne olur?Rahmet'im.

Fatmanur Ahmetbeyoğlu

Paylaş

Goodreads

The Crimson RiversThe Crimson Rivers by Jean-Christophe Grangé

My rating: 4 of 5 stars


I read this book in our village on holiday.To read fast is over.So after that I had a lot of free time...

View all my reviews >>


Paylaş

13 Temmuz 2010 Salı

Yine Mi? 12.07.2010


Yoruldum artık yeter.Elimden tutmadın diye düşüyorlar bak..Yerdekiler hepimizin eseri.Ben güçlü olmadığım için suçluyum.Siz de ben size dayanmak istedim diye...Bilemezsin belki kalbimdeki sıkıntıyı.Senin için de vazgeçmek kolay.Ben de silebiliyorum bir kalemde.Geçmiş listeme bir gözat görürsün demek istediğimi.Yoruldum...Bitmedim ama.Sen ya da senden sonra gelen bir başkası.Yine kırabilir beni.Yine suçlayabilir asılsızca.Ne geriye bakarım ne de elimi tekrar uzatabilirim.Bitirebilene biter, benim de sınırım var.Benim de hayatım var ve yaşadıklarım, ders aldıklarım.Birini daha ekledim ''Hiçbir insan tamamen iyi değildir!''
Yok yok.Hepiniz çok iyisiniz.Bütün suç benim.Ya da mutlaka bir yerde yanlış yapıyorum.Belki umutsuz olmam suç.İnsanlar konusunda umutsuz olmam.Güvensiz olmam suç.Elimden gelen yok artık.Suçsuz yere alttan almamam suç mu?Üzüldüğüm için özür dilerim.Kırıldığım için de tabii.Üzdüysem ve kırdıysam daha çok özür dilerim.Kimse kırılmayı hak etmiyor.Ben kimseden daha iyi değilim ki bananecilik yapayım.
Kimi üzdüysem özür dilerim..

Fatmanur Ahmetbeyoğlu

Paylaş

6 Temmuz 2010 Salı

Oniki Be Bitmedi.. 06.07.2010

Bitti..Evet bitiş çizgisindeyiz..Sen, ben , o;Hepimiz.
Sorun bitmek değil sorun nasıl bittiğimiz..
Elimizdeki başarı mı yoksa yitirilmek mi?
Geriye baktığımızda ne görüyoruz?Yine birleştiğimiz...

Ne kazandık...Kar payımız ne?Hep mi kayıp?
Başından beri olan var mı?Hepsi mi kayıp?
Hep mi gözyaşı düştü şelalelerimizden?
Alnımızda mı kaldı o sözler ayıp mı ayıp..

Sessizce gel ve fısılda yine,sona gelmişken.
Ayrılıyorken birer birer adım adım bitiyorken.
Özleyeceğiz hepimiz unutmak için çok erken.!
Ellerimizde karneler ve uzun bir yol..O, sen ve ben...

Bak yine burdayım.Hepimiz birimiz için..
Neden bırakayım sebep söyle ne için?
Bir ayda yıllanmışız..Dönüşü yok bu işin;
Bizim için.Hepimiz için..Sonu yok bu bitişin..

Paylaş

Rotamiz Filistin Yükümüz İnsani Yardım Özet Raporu




Üç yılı aşkın bir süredir uygulanan ambargoya karşı 6 gemi ile 36 farklı ülkeden yaklaşık 700 yolcu Özgürlük Filosu ile Gazzeye doğru yola çıktı. Aralarında milletvekilleri, çok sayıda medya mensubu, sanatçı, aydın, yazar, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, çocuk ve kadınların da yer aldığı filoda 10 bin tonu aşkın insani yardım malzemesi bulunmaktaydı.

Dünyanın dört bir yanından milyonlarca destekçinin canlı yayınlardan takip ettiği filo, dünya halklarının ortak vicdanını, her dinden insanın dua ve iyi dileklerini Gazzeye götürüyordu. Filoda çocuklar için oyun parkı, yaralı ve hastalar için tıbbi malzemelerin yanı sıra açıkta, yıkıntılarda ve çadırlarda yaşayan binlerce insan için ev ve çocuklar için okul demek olan inşaat malzemeleri de bulunuyordu.

İsrail 31 Mayıs sabah saat 04.30 sularında savaş gemileri, denizaltılar, hücumbotlar ve askerî helikopterlerle tam donanımlı ve kamuflajlı yüzlerce askeri ile yardım filosuna uluslararası sularda saldırdı. Bu saldırıda 9 masum, cesur, iyi insan hayatını kaybetti; 50ye yakın yardım gönüllüsü de yaralandı. İsrail tüm yardım gönüllülerini kelepçeleyerek gözaltına aldı ve yolcuların özel eşyaları dahil olmak üzere tüm eşyaları gasp etti.

Elinizdeki bu rapor, insani yardım gayesi ile yola çıkan filonun amacı, içeriği ve maruz kaldığı İsrail saldırısı ile saldırının gerçekleşme şekli ve saldırı sonucunda oluşan kayıplar hakkında genel ve özet bilgi vermektedir.

Filoya yapılan bu saldırı tüm insanlığa ve barışa karşı yapılan bir saldırıdır. İsrail barışla savaşmaktadır. Barışla savaşanlar ise kaybetmeye mahkûmdur. Gazzeye uygulanan ambargo insanlığa karşı işlenmekte olan bir suçtur. Bugün buna şahit olanlar olarak bizler, gelecek nesillere ve insanlığa karşı bu ambargonun şekil değiştirerek devam etmesinin önünde durmalı ve tamamen ortadan kaldırılması ile ilgili sorumluluğumuzu yerine getirmek için her türlü insani çabayı ortaya koymaya devam etmeliyiz.

Raporumuzu aşağıdaki linklerde istifadenize sunarız.

Saygılarımızla,

Raporun Türkçesi için:

http://www.ihh.org.tr/uploads/2010/insaniyardim-filosu-ozet-raporu_tr.pdf



Raporun İngilizce versiyonu için:

http://www.ihh.org.tr/uploads/2010/insaniyardim-filosu-ozet-raporu_en.pdf



Paylaş

4 Temmuz 2010 Pazar

Saat;Anahtar;Tespih... 04.06.2010




Duydun mu sesimi?Zili çaldım...Saat umrumda değil.Benim derdim sana gelebilmek.Reddedilmek derdim değil.Ellerimi görsen yeter.Tutunacak dalım yok başka.Ya sen ya da hiç artık.Sonu yok bunun...
Sonsuzluk anahtarımsın.Bütün kapıları ardına dek açıklmış farzetmek için bile yeterli.Bütün kapıları kapalı görsem bile üzülmeyeceğim bir anahtar...Kalbimin anahtarı.En ücra köşesini görebilmem için.Her hissettiğimin aslında ne anlama geldiğini, benim için gerçekte ne ifade ettiğini öğrenmem için..Aklımın anahtarı... Bütün manalara akabilme yolunda bir kilidi ortadan kaldırmak için...Anlamak için.
Ölüm anahtarı...''Hoşgeldin ölüm, yitik hayatıma..Hoşgeldin yeni hayatım, yeni ruhuma...''Ölümü yenilenme saymak yepyeni bir hayata 'sonsuza dek hoşgeldin' demek için...
Saat umrumda değil.Sen zaten vakte bağlı değilsin...Ben bir adım atmaya yeltenmekteyim, ellerim havada ;Gözlerimi kapatıyorum...On adımın bir çırpıda bitse benim de adımımın acizliği ortadan kalksa...Ve bitsem...Başlangıç için sona ersem.Seninle başlasam...Bir adımla sona ersem...Seccadem de yorulmuş hafiflememi istiyormuş...
Zil çalıyor duyulmasa da sesim ümitsiz değilim...Vakti gelmemiştir.Ben duyulmamış sanmaktayım.O derece yitik, aciz ve algısız...Zamanı gelmemiştir.Bir gün gelir diye boncukları dökmekten başka yolum var mı?Olmasın..Bu bile yeter gelmek için sana...Beklemek için ama...Gelmek için beklemek...Gözüm kapalı geldiğimi görmek için...

Fatmanur Ahmetebeyoğlu

Paylaş

2 Temmuz 2010 Cuma

Dua'm 02.07.2010

Duy sesimi...Duy Ya Rabb'im..
Bir çaresiz klbe sahibim...
Kimsenin bilmediğini sen bilirsin.
Duy sesimi yalnız yollarda yürürken.

Yine sürgün hayattayız.
Yine elimiz gerilerde kaybolmakta.
Bir tek sen gelirsin bizimle.
Bir tek sen yoldaşımız...

Sen duydun sesimi..Sen duyarsın.
Beni onlardan ayırma!
Bir çöplükte bile olsak sadece onlar..
Bir tek sen ve onlar..

Kelimeler tükense bile dilimde tek duamsın.
Kelimelere ihtiyaç yok hep yanımdasın.
Ne elime aldığım bavul götürür;
Ne de sürekli ileriye olan adımlar...

Paylaş

1 Temmuz 2010 Perşembe

Gece Nakışı..

Fırtınalı bir geceydi...
Genç kız elinde elişisi;oturuyor...
Perde açık içerisi görünüyorken
Genç kız bir bir işliyor taneleri.
Fırtınalı bir gecede bekliyorken

Bulut kızları yağmur ile geldi...
Oğlu yıldırım yine önden gidiyor.
Genç kız derin düşüncede..Bekliyor...
Elinde hayatı...Geleceğini işliyor...
Fırtına yalnızlığını çekip alıyor.

Dolunay var yine...Kurt vadiye inmekte
Masalların asil kahramanı,kötülük çanı...
Genç kızın kapısı kapalı her türlü kötülüğe.
Bulut'un oğlu kaçırıyor keyfini kurdun.
Kötülüğe veda ediyor yağmurlar.

Genç kızın elindeki elişi..
Bir manzara resmi..Denizde bir kayık.
Huzur isteyen ellerin iziyle çiziliyor.
Yağmurlar yere yavaşça damlıyorken...
Dua ediyorlar umutlar için birer birer.

Kapalı pencere ardındaki Dolunay...
Kapkara gökyüzünde parlayan bir inci tanesi...
Önünde serilmiş yağmur perdesi arlanırken
Genç kızın manzarası son buluyor...
Şimdi Dolunayda kaybolma vakti..

Fatmanur Ahmetbeyoğlu

23 Haziran 2010 Çarşamba

Bir Ablam ve Bir Abim var...-23.06.2010

Bir Ablam var...
Sessizliğinde gizlediği hayalleri, umutları;
Sustuğunda söylediği sözleri, haykırışları..
Bir Abim'le var olan ışığı..

Bir Abim var...
Daha önce görmediğim bir Abim..
Güven veren, umut taşıyan biri...
Bir Ablam'la var olan varlığı..

Yıl 2010 aylardan Mayıs...9 .mayıs...Bir bağ kuruluyor.Hayatımda yeni bir bağ.Birini benden koparan birini bana bağlayan...Cüzdanımda sakladığım bir bağ...Gözyaşım akarken gülümsüyorum.O gün biri bitiyor biri başlarken.Biri yakınlaşıyor diğeri uzaklaşırken...Bir yerde duracaklar..Ne bir adım fazla ne bir adım az...
Biri Ablam 17 yıllık ablam...Susuz bir nehirmiş suyunu bulduğunda çağlamaya başladı...Ablam oldu.
Biri Abim...Belki 5 aylık ama 17 yıllığa sığacak.Bir olacak.Nehrini bulduğunda bir oldu..Abim oldu.
Bir Ailem var...Annem,Babam,Ablam, Kardeşim ve Abim.Küçük çocuklar gibi sıraya dizdim.Ne bir eksik ne bir fazla..
Bir de ben varım.Başınızdan atmaya kalkmayın...Yolculuk için daha erken Allah'ın izniyle...

Fatmanur Ahmetbeyoğlu

Paylaş

21 Haziran 2010 Pazartesi

Yeni 10 Kuralım..20.06.2010

1.Bir haksızlığa uğramadığım veya birileri haksızlığa uğramadığı sürece itiraz etmemek.(Muhammed Emin ile yok yere polemikler)
2.Doğruları söylemek için harcadığım çaba sonucu insanları rencide eden bir biçimde konuşuyorum.Buna bir son!Konuşmayınca yalan söylemiş olmuyorum..
3.Eski bir özelliğim...İçten konuşma.Sırnaşıklık kadar değil ama sevdiğimi belli etmek..
4.'Ben'cillikten uzaklaşmak...
5.Bende kıskançlık var..Bu fesada kadar ulaşmamalı.Kıskançlığın dozu düşmeli..
6.Bana yapılan kötülükleri sineye çekmek.Ama kendini savunacak güçte olmayanlar için susmamak.Sineye çekmek beni sömürmelerine izin vermek değil.İntikam başvurmamak.
7.Benim hakkımda söylenen yalanlar karşısında hep doğru olanı savunmak.Uydurma haberlerin karşısında dimdik durmak..
8.Kimsenin arkasından konuşmamak...
9.Yazı yazmayı severken aynı zamanda ev işlerinde sorumluluk almak.İkisini bir arada.O kadar zor olmasa gerek...
10.Her şeyde bir kötülük aramayı bırak...Herkes kötüymüş.Herkes bir gün bana kötülük yapabilirmiş...Belki doğru olabilir ama böyle düşündükçe kendime zarar veriyorum.Bu kötülük zannının derecesini azaltmak...

Fatmanur Ahmetbeyoğlu

Paylaş

Alkan'dan 19.06.2010

HER AN ÖLEBİLİRİZ
ama kimsenin umrunda değil
HER AN GİDEBİLİRİZ
ama kimse yolcu degil
HER AN UÇABİLİRİZ
ama kimse hazırdeğil...

Paylaş

Alkan'dan 25.05.2010

ay ay of of of püf pü müf müff
birden oooofffff çekti içinden,derinden gelen,çikaramadı kendini düştüğü derin düşünceden....
adım atmak istedi
yüklemşti sırtına bütün ağırlıkları ...
halbuki bu kadar yüklenecek dertte yoktu tasada
ama adımını bile atamıyordu zorlanoyordu kaldırmakta o yaralı bacağı
görünürde birsey yoktu çünkü görünemiyordu kandan....
parçalanmış olan bacağın diğer yarısının çekip gidişine aldırmadan yükleniyordu ...
ona basmaya çalışıyordu
acısını acısını yüreğine değil toprağa gömmeye çalışıyordu ....
aslıda evet evet acıyordu biryerleri ondan farkında değildi ayağının..daha katlanılmaz bi keder kaplamişti o an tüm bebenini onun gidişinin acısını yüreginde hissediyordu durduramıyordu gözünden akan al kanı ;
geride kalan yaşmagına sinmiş olan bi canının kokusuydu ... farkındaydı herşeyin kucağından uçup gitmişti beklenilen yere
acısının farkında olmasada çıkıp gidecek olan yalnızca bi canı kalmıştı akacak olan son damla kanı .....
ölüm
denemeyi denedik 3 insan işte sonuç :
ölüm yokluk mudur?
yokluksa yokluk nedir peki ?
bu kadar varlığın nimetin içine doğmuş insan yokluğu nasıl anlayabilir ve kavrayabilir ki .....
ölüm e yokluk diyorlar öyle mi tam tersine ;
ölüm,var olmanın ğetirdiği bütün sıkıntılardan dertlerden ,kederlerden kurtuluşun unuhtarıdır.
ölüm bir lahza değil,zamanın taa kendisidir...
ölüm bir yoklk olsaydı beslendigimiz hiçbir şey var olmazdı ki ..
nnasıl ki tohum ilk bakışta ,tahta bir tabutta cansız yatar iken,onu toprağın bağrına bırakmanla hayat buluyor canlanıyorsa ,sevginin kuvvtiyle içi kıpır kıpır oluyor,filizleniyorsa...giderek kuvvetlenip toprağa sarsılmaz güvenle bağlanıyorsa bu güven onun köklerinin kuvvetliliiiğini belli ediyorsa
ve ölümü yeni bir sevgi güven doguruyorsa
nasıl ölüme yokluk diye bilirsin ki öyle vasıflandırablirsin ki ....?
VE ÖLÜM
HER İNSAN İÇİN YOKLUK İKEN ONU YÜREĞİNE GÖNÜP SULAYAN İÇİNİ DİŞİNİ ETRAFINI SALİH AMELLE DOLDURAN KUR AN NURYLA BESLEYEN İÇİN O Bİ YOKLUK OLMAKTAN ÇIKAR VARLIĞIN TAA KENDİSİ OLUR.
BUNU YÜREĞİNE ANLATMADANYAŞAYAN İÇİN KORKU DOLU YILLAR AYLAR HAFTALAR GÜNLER SAATLER DAKİKALAR SANİYELER SALİSELER GEÇMEK BİLMEZ ZAMAN TİK TAK A KİTLENMİŞTİR....
TİK TAK TİK TAK BAK KİM GELMİŞ...
ÖLÜM BİR SON DEGİL,BİR DOGUŞTUR
BU DOĞUŞUMUZUN BİR BEBEK KADAR GÜNAHSIZ VE TAZE OLMASI DİLEK VE DUASIYLA ALKANBİCAN VE 2 BİLİNMEZ...


Paylaş

Alkan'dan 26.05.2010

maunlar gelir düşünenlere fırsatlar tanınır
tanındığı için ,hakkı oldugu için hakkıyla,
haksızla karşılaşıp
haklıya hakkını vermek için maunları unutur,
gözünü yumar ,öteye bakar uçar gidersin....
kaparsın gözünü
görmez olur
tıkarsın kulağını
duymaz olur
hayat bu ...
sen orda duymuz
ben burda görmez ....
olacaklar olur... gidenler gider ;kalanlar ardından bakar olur....
darbe arasında yaşamaya çalışana yardım yerine yapacağın en beter gülüşünü göstermendir....
bu senin samimiyetin değil dertleri anlayıp anlamadığınınz kanıtı basiretsizliğinin en uç noktasıdır hah sen hala gül o vakit zaman gelir ödeşilir elbet...
yalniz bu senin yoklugun senin boşluğundur....

Paylaş

Alkan'dan 19.06.2010

uyursan yanarsın
susarsan yanarsın
bakarsan yanarsın
duyarsan yanarsın
bilirsen yanarsın
imkanı kullunmazsan yanarsın
yaparsan yanarsın
bakma öyle yanık yanık yanlışı ilk adımda yaptım


Paylaş

Alkan'dan 19.06.2010

BİLİNMEZLİKLER İÇİNDE YÜZEN BU FARKINDASIZ İNSANLIK,
BİLİNİRLİGİNİN NE ZAMAN FARKINDA OLACAK ....

DUDAKLARIMLA GMDÜM DEMİŞTİ Bİ ZAT BİZDE ONADA GEREK KALMADI ...GÖZÜMÜN BU HALDE GÖRDÜGÜ KENDİ KENDİNİ GÖMELİ UZZUN VAKİT OLMUŞTU ....

GİTMEK...
UZAKLAŞMAK GEREKTİĞİ ANDA RABBİME ŞÜKÜRLER OLSUNKİ ALIYOR ARTIK BENİ BURADAN FARKINDA OLMADAN NE DE COK KANMİŞİM BUNLARIN SAF OLDUĞUNA ASIL SAF BENMİŞİM MEĞER ...
BU ÜÇ NOKTA DAHA SÖYLEYEMEDİĞİM ONLARIN HAKETTİĞİ AMA BENDEN DUYAMAYACAKLARI TÜM CÜMLELERİN TOPLAMIDIR...

Paylaş

18 Haziran 2010 Cuma

Regaip Kandili...17.06.2010


Bugün Recep ayının ilk cuması...Bu gece dua ve namazın yoğun olması gereken bir gece.Bu gece bütün karanlıklarımızdan kurtulup kandil yaktığımız bir gece.Bütün hatalarımız için birbirimizden özür dilememiz gereken bir dönemdeyiz.Barışma...Barış evresindeyiz.Allah'tan bütün günahlarımız için af dileme evresindeyiz.Üç Mübarek ayın ilkinin birinci cuma gecesi...
Bu gece bir anlık bile olsa kendimizi sorgulamamız, sorunlarımızı çözmek için umut dolu olmamız, üzdüklerimizi düşünmemiz, üzüldüklerimizden ders çıkarmamız gereken bir gece...
Kalbin Allah diye attığı, dillerin Ya Rabb diye yakardığı bir gece...
Hem kendimiz için hem de memleketimiz için dua etmenin gerektiği bir gece...Topraklarımız kana bulanırken bizim kendimizden önce ülkemizi düşünmemizden daha doğal ne olabilir.Hem terör için hem de gaflet çukuruna düşmeye yüz tutan insanlar için..

Paylaş

Hayalim..-16.06.2010


Gazeteci olmak...Ama muhabir değil.Çünkü mikrofon elimde karşımdaki kişinin sorularıma cevap vermesi için yanımdaki hırçın gazeteci birliği ile ezilme tehlikesi geçirmek pek hoşuma gitmiyor.Röportaj hariç...Sakinlik gibisi yok.Ama gazetecilik demek değil.Benim hayalim önemli bir gazetede köşe yazarı olmak.Çünkü benim istediğim 'yazar' olmak.Başkalarının söylediklerini yazmaktan çok kendi söylediklerimi yazmak..İkisi de aynı yerde yapılıyor...
İnsan hayalleri için adım atmalı değil mi?Ben en son ne yaptım.?Bu hayalimi bir nebze gerçekleştirdim.Bir yerel gazete ile anlaştık ve bir köşe verdiler bana, haftada bir gün bile olsa ilk adımı atmak önemli.Benim istediğim hemen en tepeye çıkmak değil adımlarımı sindirerek yürümek.Ve işte ilk adımım Allah utandırmasın. İnşaAllah hevesim kursağımda kalmaz.
Tek hayalim gazeteci olmak değil tabii..Ben araştırmacı da olmak istiyorum.Bunun için ne yaptım?Ygs'ye girdim;İlahiyat okuyabilmek için.Araştırmacı olursam bu alanda olmak istiyorum.Henüz tercih zamanı gelmedi ve benim de kazanıp kazanmadığım belli değil...
Başka ne hayalim var?Gazetecilik adı altında;Yazarlık...Bunun için ne yaptım?Birçok dergiye yazı gönderdim.Elimden geldiğince yazı yazmak ve okumak, kitap okumak için vakit harcıyorum Allah'ın izni ile.Şu ana kadar yazdığım yazıları derleyip kitap haline getirmek istiyorum ve yazı düzenlemelerini, sıralarını ayarlamak için çalışmaya başladım...
Hayal kurmak güzel maksat hayalin için 'bir adım' atmak.Bir şeyler yapmak.Sen yürümezsen nasıl yaklaşacaksın?Koşmasan bile yürü.Emeklesen bile ilerlemiş olursun..Hiçbir şey için erken değil.Yaşım 18 belki az gibi ama beklemem için bir sebep yok.!Hiçbir şey için geç değil.Belki hayatın getirisi beklemeye sebeptir.Bu durumda olanlar da hedeflerini çöpe atmadan bir düşünsünler..

Fatmanur Ahmetbeyoğlu

Paylaş

Off Karadeniz

Off Karadeniz



Paylaş

15 Haziran 2010 Salı

Eski-Yeni? 15.06.2010


Ey geçmişten gelen ses!Görüşmeyeli çok oldu.En derine itilmiş oldu.Zamana yenilmiş bir hikaye.Bütün camları açık bıraktım.Dışarı çıktım.Uzaklaştım.Soğuğa terk ettim geçmişte kalan o sesi.Şimdi ise kulklarımı çınlatmaya çabalıyor.Duyuyorum...Belki net ama geçmişte olduğu gibi değil.Farklılaşan zamanda farklılaşan ses.Farklılaştım ben de.
Şimdi camlarımı kapatmaya korkuyorum.Üzülüyorum...Özlemiyorum.Açık kalmalı...Olduğu yerde eskilerde kalmalı.Yenilenmemeli.Hazır değilim geçmişi kabullenmeye.Yeni hayatıma geçmişi karıştırırsam ne anlamı var 'yeni'nin.
Sesini kısmalıyım ama sonuna kadar dinledikten sonra.Ardından, açık camdan içeri bırakmalıyım.Bu sefer kapatmalıyım ki bir daha çıkıp çınlatmasın kulaklarımı.
Geçmişi olmayanın geleceği yoktur...Bu doğru, ileriye doğru giderken ardıma bakıyorum evet ama herkes hak ediyor mu bu yolculukta yoldaşım olmayı?Ya da ben onları hak ediyor muyum?...
Eliyorum insanları birer birer.Hatalı olanları, menfaat kuyusuna düşmüşleri, yalancıları, niyetlerinde kötülük besleyenleri...Dinliyorum geçmişten gelen sesi...Sonuna geldiğinde kalacaklar ve gelecekler belli olacak Allah'ın izni ile.Yenilenen eskilerim...

Fatmanur Ahmetbeyoğlu

Paylaş

Limon Ağacı-Sandy Tolan'ın Kitabı 14.06.2010

Güneşinde gölgelendiğim Limon Ağacı.
Bir hikayenin dönüm noktası...
İki hikayenin birleşme noktası..
Bir yanındaa Müslüman, bir yanında Yahudi.
İki ayrı yaralı yürek...

Bulgaristan'dan Filistin'e uzanan yol haritası.
Heyecanlı bir aile;Yeni hayata açılan kapı.
Yeni bir ev, yeni umutlar...Yeni bir ağaç.
Geride kalan acı hatıralar arasından
Mutluluğu uman yorgun vücutlar.

Filistin'de doğup büyüyen bir ailenin hikayesi.
Doğdukları yerden sürgün, komşu topraklara
El-Ramla'da bir Limon Ağacı'ndan;
Hatıralarından gitmeye zorlanan insan hikayesi.
Geride kalan mutluluk,acıya doğru zorla...

Bir Arap genç erkek, bir Yahudi genç kız.
Güneş Ağacı'yla başlayan bir dostluk;
İki acının başladığı yerde başlayan.
Bir evin iki sahibi, bir ağacın iki gölgecisi.
Bir Arap ve bir Yahudi...İmkansız görünen dostluk.

Fatmanur Ahmetbeyoğlu


Paylaş

SAMATYA;Doğduğum Yer... 14.06.2010


Samatya'nın bir sokağındayım...
Bir apartmanın en üst katında.
Önümde Ermeni Lisesi ve bir Ermeni Kilisesi.
Uzaklara doğru mavi bir çarşaf birikintisi.
Üzerinde demirlenmiş gemiler, tekneler ve Büyükada.

Günlerden Cumartesi.Sokakta pazar sesleri.
Akşam olduğunda toplanan tezgahlar ve;
Alışveriş zamanından kalma seslerin izleri...
Boş kalan sokakta bir bir kapanan dükkanlar.
Noltalji yaşayan ben ve çarşafın hırçın sesi.

Balkonun bir köşesinde iki kardeş.
Her birinin elinde birer nargile.
Mangaldan kalma köz ile yanan tütün...
Samatya'nın kiliseli sokağını aydınlatan;
Tek tük ışıklar takdire şayan.

Samatya'nın bir sokağındayım.
Vakit gündüz, günlerden Salı, pazar yok.
Samimi bir görüntü, apartman altı kahvehane
Karşı sağda bir kilise kapısı,
Önümüzde ise küçük bir bakkalhane.

Bakkalın önündeyim, ezan vakti.
Net gelen ezan sesinin altındayım.
Samatya'nın samimi bir sokağındayım.
Tarihin eski devirlerini andıran.
Beni eski, asıl İstanbul'a götüren,
Suriçi İstanbul'una...

Fatmanur Ahmetbeyoğlu


Paylaş

14 Haziran 2010 Pazartesi

Haziran Buhranı...14.06.2010

Tamamen kişisel bir durum.Belki okul bittiğinden...Yapılacak hiçbir şey yokmuş gibi hissetmek...Yazı yazmak dışında hobiler peşinde koşturuyorum.Bu işe bir 'dur' demenin vakti geldiğini anladım.Çok geç olmadan ipleri yine elime almalıyım.
Bu ayın ilk haftası her güne bir yazı yazacak kadar ileri gitmiştim ki okulum tatile girdi ve ikinci hafta başladı elim kalemime gitmez oldu.Günler nasıl geçecek, okulsuz ne yapacağım derken okuldan da soğudum.Bu hafta çok değişik fikirlere daldım.Bir ev kızı modundayım.Değişmeyen fikirlerim vardı ama kanaviçe yaptım, her sabah kendiliğimden mutfağı topladım.Belki yapmam gereken şeyler bunlar ama benim edeflerimi ikinci plana attım bir nevi.Bu yüzden bir 'dur' diyorum.Peki ne yapmak istiyorum...Gazetecilik, yazarlık, araştırmacı...Bunun için ne yapıyorum...Şu anda hiçbir şey yapmıyorum.Ne yaptım...Çok çabaladım bir yıldır gördüğüm her dergiyle irtibat girişiminde bulundum.Cevapsız kalan sorularım beni bu hale getirdi belki de.Pes etmek üzereydim.Bu yüzden bir 'dur' dedim!
'Dur' dedim.Elime kalemimi aldım.Dolabın en alt katına koyduğum kitabımı komidine yerleştirdim...Evet bir haftadır kitabın kapağını açmadım.Belki bilinçaltım bana pes et sinyalleri gönderiyor ama ben yenilgiyi kabul etmiyorum.Umutlarım bir bir yıkılırken ben bir bir yeni umutlar yeşertme çabasına giriştim.Yorgunum...Bu yüzden adını Haziran Buhranı koydum.Dinlenme evresi olsun diye.Geride bırakıyorum şimdi.Hem yazı yazıp hem de kanaviçe yapabilirim.Koca yazı nasıl bitirecektim?
Hala irtibata geçmediğim bir çok dergi var.Hala konuşmadığım bir gazete var.Henüz her şey bitmiş değil.Susmak için çok erken.Daha hiçbir şey söyleyemedim insanlara bu yüzden çok erken.Pes etme vakti değil.Yenilenme vakti.Uyanma vakti.

Paylaş

7 Haziran 2010 Pazartesi

Bir Anlık Melankoli-07.06.2010

Yenilmiş hissediyorum.
Yapayalnızmışım sanki.
Hiç dostum yok ailemden başka.
Hep bir 'ben'lik...
Karşılıksız güvenim yok.
Bu yüzden doyasıya sevgiye hasretim.
Haykırmaya halim yok.
Elimden gelen sadece ğalayıp rahatlamak.
Bugün üzgünüm,gergin ve öfkeliyim.
Kabullendiklerimi düşünüyorum...
Ağır geliyor.Nasıl yapmışım?
Şu anda bir dayanağa ihtiyacım var.
Duygu seli yaşıyorum.Bu ben değilim...
Her şeye rağmen mutlu olmalı değil miyim?
Elimdekinin, şu andakinin değerini bilmeli değil miyim?
Huzurun açıklamasını hissetmeliyim.
İnsan bazen üzülmeli, bazen kırılmalı...
Mutluluğum, umudun değerini anlasın.
Dayanak aramadan bulunmaz mı?
Elimi kalbime götürdüğümde kim var?
İşte orada..Aramaya lüzum yok.
Her an, her zaman ne hissettiğimi bilen.
Her adımımı gören,beni benden iyi bilen.
Daha güçlü bir dayanak nerde?O'ndan başka?
Kalemimin ucundan akıp gidiyor sinirim.
O'nu anınca geçiyor gerginliğim.
Her şeye rağmen mutlu ve umutluyum.

Fatmanur Ahmetbeyoğlu

Paylaş

3 Haziran 2010 Perşembe

Gül'den sevgilerle:)

Özlüyorum seni...
Bekliyorum hep...
Belki gelirsin diye umutsuzca;
Çaresizce;
Gülüşüne,bakışına hasret
Bekliyorum...

Fatmanur Ahmetbeyoğlu


Paylaş

Türkçe Olimpiyatları 03.06.2010




Her ülkeden bir çocuk.Hepsi birbirinden farklı ve özel.Hepsinin yaşam şartları, kültürleri, ülkeleri farklı ama ortak bir şeyleri var.Sadece bize özel olmayan Türkçe...
Çocukları yarışma formatında Türkçe şarkı,türkü,ezgi,şiir söyletiyor hem dünyaya Türkçe'yi tanıtıyor hem de onların öğrenip eğlenmesine yardımcı oluyor bu olimpiyatlar.Bize de bir demet tebessüm bırakıyor seyir halindeyken.Her birinin kendi şivesini katması gülünç değil tam bir kültür sentezi...
Olimpiyat kapsamında ülkemize gelen çocuklar Türkçe söyleyip eğlenmesinin yanında ülkemizi geziyor ve tarihi, kültürel ve doğal güzellikleri seyredip kendi memleketlerine anlatarak Türkiye'nin tanıtımında bir etken oluyor.
Bu organisazyonda emeği geçen bütün çalışanlara,çocuklara Türkçe'nin kapısını açan öğretmenlere, yurtdışında okullarımızın açılmasını sağlayan bütün yardımsverlere ve azimleriyle desteği hak eden bütün öğrencilere şükranlarımı sunuyorum...
Fatmanur Ahetbeyoğlu
href="http://www.facebook.com/sharer.php">Paylaş

2 Haziran 2010 Çarşamba

Memleketimdeyim ama çok uzak... 02.06.2010

Yine bir umutsuzluktur gidiyor.
Yine de engellenen bir umudumuz var.
Yakalamaya az kaldı, sabır taşıyor.
Limanda oturmuş, gözyaşlarımız var.

Ben ayaktayım, gelene git demeyenlerdeniz.
Ne zulme karşı zulüm;
Ne de merhametsizliğe pirim verenlerdeniz.
Bir bir taşınan yaralılar gördüm,
Vatan uğruna can verenlerdeniz.

Birden bir bomba düştü yanıma
Kolum koptu, yüzüm yarık;
Gözlerim avam oldu bakamıyorum yarına
Hem elimden giden elim;
Hem de kaçıp giden umudum oldu.

Bir zamanlar keyfi kullandığımız liman...
Yardıma ihtiyacımızın olmayan günler...
Bir zamanlar, üzerinde yüzdüğümüz deniz.
Ne bir korku ne de bir sessizlik.
Yüzümüze umutla bakan yüzler...

Ağlayam çocuklar, ana feryatları,
Yasaklar, itirazlar, intihar bombacıları,
Tüfekler, füzeler, korku tankları,
Günlük dertler yok,dünyalıklar...
Kendi ülkesinde sürgünler ve yine de mutlular.


Fatmanur Ahmetbeyoğlu
Paylaş

Denize Hasret. 01.06.2010

Sıcak bir günde serinlemek için.Kavrulan elleri,elveda demekten yorgun düşen o elleri serinletmek için.Toz bulutu içinde kaybolan bir ifade, soluk bir yüz.Serinliğe uzanan el o yüz ile buluştu.Denize hasreti yumuşatan bir birleşme bu.Bütün kirliliği bırakan, temizliğe açılan pencere...
Her şeye başlama yeri deniz,hem de bitirme.Yazdıkça yine silinen bıkılmadan tekrar ve tekrar.Ellerin kumlarla buluşması...Hasret ifadeleri denize dair.Övgüler...Sonra o özlem yüklü yüzde bir burukluk, dalgaların alıp götürdüğü izin ardından.Deniz için tozlanan eller yine onunla temizleniyor...
Son yolculuk belki de deniz.Ölüme olan hasrette bir adım gibi.Ayrılık ve acının sonunda yıkılmış bir yüz.Elleriyle ardına 'elveda' derken sona 'merhaba'larla yaklaşan bir yüz.Bir adımlık hasret dindirişiydi bu.Sözleri bitiren rüzgarın şiddetiyle...
Denizde bulunmak, yılların hasretini deniz üzerinde yitirmek.Denizde yaşamak.Gemi üzerinde gün doldurmak...Hasretsiz birliktelik denizde. Bu sefer limana hasret, denizin yardımcısı limana...Liman üzerinde bekleyene, kavuşma gününe olan hasret...Am bulunduğu yerden memnun...
Deniz bir bakış açısıyla değişen, her bakış açısıyla farklılaşan bir yer.Kimine huzurdur deniz...Bir bakmasıyla alır gider onu hayal diyarına.Yeter ki bir nebze dinsin hasret...

Fatmanur Ahmetbeyoğlu
Paylaş

1 Haziran 2010 Salı

'İçeriğini bilmediğin bir şeye nasıl sabredeceksin?'(DEVAM::) 21.05.2010

...Gerçek manası...Gerçek demek aleni, aşikar olan demek değil öze inince, fark
edilebilen 'asıl' anlam.Kalp gözü denilen manevi göz her akıl sahibinin sahip olduğu
bir araç değildir.Bu yüzden akıl çok değerli gelir...Evet değerli akıl ancak Allah'ın
insanlara verdiği irade ile özel olur.Onun da ilerisi Kalp...Bunlar söz ile açıklana-
mayacak kadar kapsamlı ve incelik dolu kavramlar.Her ne kadar anlatmaya, ifade
etmeye çabalasam bile ancak Kalbimiz ile analayabiliyoruz.Aşk neden akla aykırı?Koşulsuz sevgi ve bağlılık olduğu için.Ama Aşk olmadan Allah'a olan gerçek
sevgi bence geçerli sayılmaz...Doruk noktasına kalp ile varıyoruz çünkü.
Olaylara bir de iç yüzüyle bakmaya her şeyin gerçek sebebini kav-
ramaya çalışsak sorunların çoğunu aşmış oluruz.Her şeyde bir hayır vardır.Ya
bugün görürsün sonucunu ya yarın ya da öbür gün.Maksat görebilmek.



Paylaş

İmam Hatip..(Devam).. 21.05.2010

Demek istediğim;'Bu böyle gelmiş böyle devam etsin' değil.Başörtümüzü engel
olarak gösterenlerin emellerine ulaşmasını istemem.Biz eğer başörtümüzden vazgeçersek elimizde ne kalacak.Ne için uğraşmışız?Daha sona gelmiş değiliz.Bize
haksızlık sinyalleri dağıtan şahısların karşısına geçip gülmek ve başaramadınız
demek için çok geç değil.
İmam hatip çok farklı bir alan.Bir Kur'an kursu değil.Kur'an'ı yaşama
kursu.Bir kurstan da fazlası.Pozitif bilimleri öğrenen dindar kesim...Ne kadar da
tehlikeli görünüyor...
Kur'an'ı unutturmaya çalışırlarken orada resmen öğretiyorlar olacak
iş değil.Hem de başörtüyle...


Paylaş

31 Mayıs 2010 Pazartesi

Bilinmeyen bilinçaltı devam...21.05.2010

Bilinçaltımızı istediğimiz yönde yetiştirebilme gücünü Rabb'im'iz
bize vermiş ama kullanabilen çok yok.Gözümüzle görmediğimiz için ikinci plana atılmış bir sandık.Dinlediğimiz, gördüğümüz her şey o sandıkta saklı.Hatırlamadıklarımız, unuttuklarımız bile orada.Çünkü insan unutmaz sadece derine
saklar, üzerinden vakit geçtikçe hatırlanma devresi azalır.Biz buna unutmak
diyoruz...Öngörü dışında hatırlama işlevi vardır bilinçaltının.Etken maddelerle
hatırlatır bize.
Alimlere gelen ilhamı kim çözebilir?Sadece o bilgiyi alan...Öngörü de ilhamın farklı bir bölümü...;Her insana indirgenmiş olan.İnsanın en güzel
özelliklerinden biri.İbretlik bir durum.Göremiyoruz diye yok mu?Hayır.Asıl bize
en yakın olanlardan bir parça.İfadesi çok zor ama varlığını inkar edemeyiz!Bu
demek oluyor ki o var...


Paylaş

Yardıma Uzanan El 31.05.2010


Siyaset tarafsız olamıyor.Mutlaka bir taraf seçmek zorunda mı?Şimdi sorun İsrail.Bu sorun 1940'lı yıllardan beri var.Şimdi biz, bize sıçrayan yanını görüyoruz.Olayın içine Türkiye de katılmış oldu.Olayın içine 'ben'lik girince daha taraflı oluyoruz.İnsaniyet nağmına yapılan yardımların İsrail gözünde terörist beslemek olması sonucu Yardım Gemisine saldırması o ülkenin vicdan ve insanlık konusundaki konumunu gösterir.Kaldı ki henüz bir asır öncesinde benzer sorunları yaşayan Yahudiler intikam arayışlarından mı bilinmez ama ne için çabaladıklarını, eziyet etmenin nasıl hoş karşılanabileceğini, zorbalıkla nasıl özgür olunabileceğini çözebilmek için İsrailli mi olmak gerek?Türkiye yapması gereken görevi yerine getirmekteydi, bunun bedelini canıyla ödeyen yardımseverlerin akan kanını sineye mi çekmeliyiz?Bu durumda tarafsız olamam.Bir insan olarak kabullenemeyecek bir duruma desteğe giden bir ekibe düzenlenen saldırıyı nasıl destekleyebilirim?

Fatmanur Ahmetbeyoğu
Paylaş

28 Mayıs 2010 Cuma

Tebliğ Hareketi. 27.05.2010


Peygamber'im'in mirası.Herkes İslam'ı öğrenmeli.İnansın ya da inanmasın herkese duyurmalıyız.Gerçek ve hakikatli İslam'ı.Eski sahabelerin inancını yeniden yaşayabilmek için çalışmalıyız.Dünyaya olan bu bağlılık bir Müslüman'a yakışmıyor.İslam dininden olmayanlara örnek almalıyız ki onlar gerçek İslam'ı farketsin doğru ile yanlışı ayırdetsin...Dinimizden olmayanlara merhametli davranarak göstermeliyiz Peygamber Efendimiz'in mirasını.
Peki Müslümanların inancı tam mı?Tam olsa diğer dinlere mensub olan insanlar görür ve imrenirlerdi.Evrensel bir dindir İslam.İnsana çok değer verir.İslam'ın kurallarını harfiyen yaşasak bu hayat herkes için güvenilir olurdu zannımca.
Unutmamalıyız.Kur'an-ı Kerim'i okumalıyız.Anlamıyla öğrenmeliyiz.Hayatımıza uygulamalıyız.Emir ve yasaklar herkesçe bilinmeli ki doğrular gösterilmeli.İslam bilinmeyi hakediyor.Öğretmeliyiz herkese.Herkes Rabb'im'e inanmalı.Bu en güzel en yüce duyguyu hissetmeye davet etmeliyiz insanları.

Paylaş

27 Mayıs 2010 Perşembe

Kesik yaş-27.05.2010

Açarken gözlerini umuyor muydu bugünü?İlk nefes alışında hissedebildi mi sonuncusunu?Ağlayarak geldiği bu diyardan ağlatarak çıkmaya hazır mıydı?Belki evet belki hayır.Planlı bir hayat.Yapılacak çok şey var.Yaşlandığında oturacağı evi yapmaya başlıyor.Ama evin tuğlalarından biri önünü kesiyor.Az kaldı başına düşüyordu.Bir ürperti duydu içinde.Korku vardı.Sonra bir acı...Kaçtığı tuğla oğlunun başına vurmuştu...Ölümü o anda en yakından hissetti.Gencecik bir beden yerde duruyor, baba yüreği çıldırmış vaziyette.Bir feryat kopuyor anne ellerinde.Ne kadar erken oldu?Vakti miydi?Nasıl olur.Büyüyeceği yeri inşa ederlerken ölüm getirmişti bu ev.İşte asıl ızdırap teknesine bindi...O an farkına vardı kendinin de ömrünün ne zaman biteceğini bilmediğinin.O anda gerçek yüzünü gördü ölümün.Bu hayatın geçici olduğunu ancak hissetti.En güçlünün kendisi olmadığını ancak anladı.Ellerinden kayıp giden evladının ardından gitmek istiyordu.Bir anlık fikirdi.Farkına vardığı şeyi bırakmadı.Elini tuttu hayatın, diğer eliyle de ölümün.Sonra aşağıya indi ve birkaç damla gözyaşı düktü...



Paylaş

Bir Mutlu Bir Mutsuz 24.05.2010

Camdan bakan bir kız..Hava ılık mı ılık...Esmer tenini okşayan ılık rüzgara sevinçle bakıyorken evin altına bir araba geliyor.Kıkırdıyor kız.Sevdiği çiçeklerin güzelliği gözüne çarpıyor.Evlerinin kapısı açılıyor.Kızın kardeşi çıkıyor evden.Arabaya binip gidiyor.Kız ardından el sallıyor.Mutlulukla içeriye girip su dolduruyor saksıları sulamak için.Hayat o kadar güzel ki onun için her şeye güzel bakarak mutlu oluyor.
Hazırlıksız yakalanıyor..Beklenmedik bir zil çalıyor.Camdan bakıyor kız.Polis...Hemen aşağıya iniyor.Tedirgin.Kötü haberi alınca dünyası yıkılıyor.Kötü haber.Kötü talih.'Ah vah' derken kız yataklara düşüyor...(Olay örgüsü o kadar önemli değil)
Dersiniz ki bu kadar mutlu kız nasıl böyle kahroluyor birden..Aldığı haberin ağırlığı değildi bu.Kızın her şeyi sevip mutlu olmasının yanında bütün kötülüklere kendini kapatması.Kötü haberi kaldırmaması.Onun güçsüzlüğüydü bu.Sadece hayata olumlu bakmak kişi için yeterli değil.Hayatta sadece mutluluklar yok.Sıkıntılarla da varız biz.Sorunlara umutlu bakmak önemli.Hiçbir şey toz pembe değil...


Paylaş

Tomorrow with me change 24.05.2010


Sonsuz uçuruma adım atar gibi.Keskin virajlarda bekleyen bir yolcu.Ayakta.Yüzünde hüzün ifadesi.Elinde yitik bir bavul.Zaman yolcusu.Kayıp şehirde sessiz bir hayat.Önünden geçenleri görmeyen, çnünde yalnız hayaller duyan bir beden.Yavaş yavaş geliyor.Evet görebiliyor.Tam karşısında.Elini tutan rüzgarla birlikte gülümseyerek yürümeye başlıyor.Bavulu bırakıyor yere.Otobüs durağının direğinden uzaklaşıyor. Önünden geçen otobüs, korna sesiyle kulaklarını çınlatırken o karşısına çıkan bu yolculuk biletini bırakıp yürüyor.Sinirlenen bir şöfor sesi ardından hızla uzaklaşan son şans.Bu kadar basit.Maksat vazgeçebilmek.Gitmekten vazgeçmek.Uzaklaşmaktan bıkmak.Yürümeye devam ediyor.Kalabalık birden ona dönüyor.Her şeyin değişebileceği bir vakit.Her şeyi değiştirmek için bir adım.
Kalabalık ona doğru gelirken o hem korku hem de sevinç arasında sıkışmış duygularıyla gülümsüyordu.Evet bir sona gelmişti.Hem de yeni başlayan bir son.Bu son onun başlangıcıydı.Bu son bir yenilikti.Yenilenecek hayatlar için bir yenilik.Ümidini kesmeyen insanların haykırışlarıyla köy meydanına ilerledi.Evet şimdi yeni hayatlara tohum ekme vakti için ilk adımını atmıştı.Tohumun büyüdüğünü görebilmeyi umuyordu...


Paylaş

Canlı Ölü 24.05.2010


Bir ölü gibi hissediyorum..
Yaşayan bir cesetmişim gibi.
Dokunduğum her şey elimden düşüyor;
Bazen dokunamıyormuşum gibi...

Bir ölü gibi hissediyorum...
Yaşamıyorum,herkes benim gibi.
Boş bakıyor gözler, boş sözler.
Konuşamıyorum, duyamıyormuşum gibi.
Sessiz kalıyorum, her yanım Lal.

Bir ölü gibi hissediyorum.
Yaşıyorum ama bir hiçi
Süzülerek gidiyor hayallerim.
Hissedemiyorum,rüyamı duyamıyormuşum gibi.
En umutsuz, en mutsuz anımda bile.

Bir ölü gibi hissediyorum
Hiçbir acı hissetmiyormuşum gibi
Sarsılmadan, dimdik, kaskatı.
Durmadan,ilerliyormuşum gibi;
Gözümden yaş dökülüyorken.

Bir ölü gibi değil dipdiri hissediyorum
Görüyorum,duyuyorum her şey net!
Hissedebiliyorum dokunduğumu,hissediyorum acıyı
Hayal kuruyorum,rüyalarda geziyormuşum gibi
Gözlerim parlıyor,gülümsüyorum durmadan ilerlerken.


Paylaş

'AŞK' Elif Şafak 21.05.2010


Beklediğimi alamadım..Elif Şafak'ın anlatımını özellikle merak ediyordum.Bir okuduğunu tekrar okuduğunda farklı anlamlar çıkıyor denmişti.Ben de bu övgüleri nazara alarak okudum 'AŞK' kitabını.Belki vardı bu denilen ama çok basit bir şekilde.
Kitaptaki bölümler ve olay sıraları güzel.Bu kitabın içinde şeklen bağımsız içerik yönüyle birbirinin aynı olan iki kitap var.Şems ile Aziz, Mevlana ile Ella'nın birbirine benzer yönleri olduğunu anlatmak istemiş ve bu da belli oluyordu.Olayları bağlaması güzeldi.Anlatımı güzeldi ama çok eksikti;
Müslüman gözüyle baktım her bir sayfaya her bir kelimeye.Mevlana'yı getirmek istediği konuma getirilmesi gerekiyordu belki başka şansı yoktu.Mecburen onun gösterişli gösterilmesi gerekiyordu belki fakat öyle bir insanın bu şekilde bir tavırda olabileceğini sanmıyorum.Doğrular bence her şeyden önemli..Sufilerin konuşmalarında geçen dinden uzaklık gözümden kaçmıyor.Bu diyalogların bir sufinin ağzından çıkmadığı belli.Bir diğer konu genç kızın 'ben şununla evlenmek istiyorum' diye talepte bulunması...Adab-ı Muaşeret!Mevlana'nın talebesi hem de.Aziz'in ve Ella'nın hayatında bir olumsuzluk bulamadım.Kurgu olmasından belki de.Kişiler gerçek değil.Öyle olmasa var da neyse...
En çok bozulduğum yer 'APTES'...Bu da ne?Ne anlama geliyor.İslam lugatıda yeri ne?Şöyle söyleyeyim 'ABDEST'...Gerçekten çok üzüldüm.Hem Mevlana'yı, Aşk'ı,İlahi aşkı yazıyor hem de İslam'ın şartı Namaz'ın şartı olan abdestin adını yanlış yazıyor. Beklemediğim bir şeydi.Hayal kırıklıklarım yığına döndü.
Peki kitabın adı Aşk diye, konusu Aşk diye bütün hayattaki her şeyi Aşk'a bağlamak..Evet en önemli şeylerden biri.Aşk, sevgi, bağlılık;bunlar hayatı olumlu kılan Rabb ile aradaki mesafeleri kaldıran gönül işleri.
Sonuç olarak güzel ama mükemmel değil.


Paylaş

Ekoseli Güzel 20.05.2010

Dört yıllık bir sevda bu
Kolay kolay bitmeyebilir.
Nereye gitsem benimle beraber beraber
Her gün bıkmadan usanmadan giyilebilir.

Belki de bütün özlemlerimi,sevgilerimi;
Ona yükledim bilmeden,anlamadan...
Belki yeni farkına vardım değerinin,
Yıllarca peşimde taşıdıktan sonra;
Ayrılık zilleri çalınca eteklerim,anlamadan...

Benim sevgili okul eteğim...
Anlıyorum değerini şimdi biraz biraz.
Bir daha giymeyeceğim...için...
Özlüyorum seni şimdiden biraz, biraz.
Yıllar sonra bir sandık dibinde bulacağım...

Beni okula bağlayan tek işaretti.
Bu yüzdendi belki düşkünlüğüm,
Bir havluydu eteğim, lavabo köşelerinde,
Benden ayrılmayan tek parçaydı;
Okula dair,okulumdan sonra.


Paylaş

26 Mayıs 2010 Çarşamba

Şimdilerde Çevre 18.5.2010

Benim o kadar büyük derdim yokmuş gibi görünüyor belki de.Benim derdim her genç kızınkinden farklı.Kimi benim düşündüğümü düşünmez.Ben sorunlarımı büyütmeden içime sindirerek benim sorunlarımı,bana özel hayatımda benim ailemle yaşayadururken hayata karşı görevlerimi yerine getirmeye uğraşıyorum.Bu yüzden bütün engeller savaş alanı.Benim özel fikirlerimle...Her şeye gülücük atarak.Ayrılık acısı ne demek?Her kız bundan yakınıyor!Acı...O kadar basit değildir.Hele ki sevginin kukla;aşkların orta oyunu olduğu şu durumda acı ağır mı?Hepsi gerçek olsa kim kaldırabilirdi bu kızlardan?'Ah ah' çekip bütün omuzları ağlama duvarına çeviren canım nesildaşlarım var maalesef.
Oradan başka bir konuya atlıyorum.Nedenini bilmiyorum ama yazılıdan kötü aldığımda bile çok üzülmüyorum.Çünkü çalışmamışımdır büyük ihtimalle.Eğer çalışmamışsam da ben bir yanlışlık yapmışımdır.E suç hocadaysa da çenem durmaz artık.Her dersim 'beş' olsun diye bir takıntım yok ama olsa güzel olurdu.'Dört'neye yetmiyor?Yazılılara girerken ağlayıp zırlayan stresten eli ayağına dolaşan.Gerçekten çok şaşırtıcı öyle değil mi?
Tamam peki kızlar duygusal olmalı,kabul ediyorum, ben eskiden her şeye üzülür ağlardım(ama yaşım küçüktü)şimdi ise gerektiği yerde o da fazla değil.Duygusallık eşittir ağlamak değildir.Ama kalbi yumuşatır;aslında bakıldığında iyidir ama aklı devre dışı bırakarak akıl dini İslam'a aykırılaşıyor gülümsemek varken..
Tırnağı kırılınca depresyona giren bir nesile HAYIR!Her konuda birbirine danışan sorunları çözmek için uğraşan zorluklara direnen bir nesile EVET!

Paylaş

Minberaltı..Dua mı,Namaz mı? 18.05.2010


Bugün bir genç gördüm.Namaz kılmaya gelmiş olması benim için çok önemliydi.Usulca yaklaştı seccadenin başına...Biraz durakladı..İçinde ne fırtınalar esiyordur.Bilemediğim bir umuttu bu.Ellerini kavuşturdu.Bir sevdalı gibi sarıldı gibi sarıldı kendine çekti benliğini.Sessizce mırıldandığı dua ve sureleri duyabiliyordum sanki..Duymak istediğim için.Önünde eğildi Rabb'im'in.Tekrar dikeldi.Kabul edilmediğini düşünüyormuş gibi secdeye kapandı bu kez.Bir süre durdu ve sonra oturdu.Yine seccadedeydi alnı.Bir kez en başa dönüp tekrar secdeye vardı.Bu kez oturup seyredaldı alemlerin en güzelinin nurunu.Benim içimden gelen buydu.Böyle olmasını umardım.
Bitmesini istemediğim halde ilk dört rekatı bitirdi.Sonra ayağa kalmadı.Oturdu öylece.Öğle ezanı yeni okunmuştu.Ya kazasını kıldı ya da eksik kaldı diye düşündüm...Cemaatin bir yıldır üyesiydi bu genç.İlk kez bunu yaptı.KAzalarını burada kılsa da mutlaka namazından sonra kılardı.
Tespihini eline alıp tefekküre daldı.Dua etti dakikalarca.Ben öyle umuyordum.Üzüldüm..Dua etmek için için namaz kılıyormuş belki de.Süresi yetmez diye düşünmüştü demek.Ama o duaya ayırdığı vakti namaza ayırsaydı...Hüzne boğuldum boğuldum.Kırıldım..Dua mı?Namaz mı?


Paylaş

19 Mayıs 2010 Çarşamba

Minberaltı 17.05.2010

Bu huzurlu ortama yaklaşık üç yüz yıllık gözcülük yapmaktayım.Nicelerini gördüm.Kimler geldi geçti önümden.Kimleri yalvarırken izledim..Mırıltılar çok olurdu;sessizce dua edenler,ya da bir kenarda Kur'an-ı Kerim'ini açmış usulca kendinden geçenler...Ben sadece izliyordum bir köşede sinsice.Kubbealtı çakal sohbetler de olurdu.Hiç sevmezdim ben onları.Yakıştırmazdım bu ortama.Bir başka derdim ayakkabılar;kimi girerken halıyı kirletiyor farkında değil,bir ben görüyorum herhalde..Hep beraber huzura yolculuktayken bile dünyayla alakasını kesmemiş olanlar...
Ben isterdim uçan halıda akla hayale sığmayan güzellikleri keşfe çıkabilmeyi.Alnımı o nurdan levhaya dayarken her şeyi unutmayı.Ben de isterdim her bir harfte kaybolmayı.Her seccadede ayrı ayrı yolculuk yapmayı...Değeri bilinmeyen şu kubbeye bakıp başım dönene kadar gözümü ayırmamayı.Ben de insan olsam buradan hiç çıkmazdım şimdi olduğu gibi.Bir üç yüz yıl daha bıraksalar kalırdım.Yeter ki ben de dalabileyim o hasret kervanının sonsuz mutluluğuna...Benim eteklerimin altında sırtını duvara verip saatlerce elinde tespih dilinde zikir-i ala.Tahayyülümde bunlar geçerken özlemle sıralanıyor 'o ben olsam...'
Peki ben bunları arzularken yapabilecek olan insan nerede?Benim imrenerek baktığım hayata sırtını dönmüş kaçan yoksa o mu?Sözümona Mü'minler günde kaç kere gelir gözlerimin önüne serilir.Her gün bağrıma bastığım imamı kaç kere dinler?Benim gözümden görselerdi giderler miydi?
Bazılarının gözünde görüyorum mutluluğu,memnunluğu, doymamış ama günlük ihtiyacını karşılamış gibi bakan gözleri.Neden burada olduğunu bilenler onlar.Belki de hiç gitmek istemiyorlar...Ben onlara dua etmekteyim.Kıymet bilenler hala var..Ben onlara teşekkür etmekteyim.Rabb'im'e hep dua ederim onlara merhamet etmesi için...
Yine hutbe vakti geldi.İmama bütün sevgi ve güvenimi verme vakti...

Paylaş

Şarkılarımm


Get a playlist! Standalone player Get Ringtones