31 Mayıs 2010 Pazartesi

Bilinmeyen bilinçaltı devam...21.05.2010

Bilinçaltımızı istediğimiz yönde yetiştirebilme gücünü Rabb'im'iz
bize vermiş ama kullanabilen çok yok.Gözümüzle görmediğimiz için ikinci plana atılmış bir sandık.Dinlediğimiz, gördüğümüz her şey o sandıkta saklı.Hatırlamadıklarımız, unuttuklarımız bile orada.Çünkü insan unutmaz sadece derine
saklar, üzerinden vakit geçtikçe hatırlanma devresi azalır.Biz buna unutmak
diyoruz...Öngörü dışında hatırlama işlevi vardır bilinçaltının.Etken maddelerle
hatırlatır bize.
Alimlere gelen ilhamı kim çözebilir?Sadece o bilgiyi alan...Öngörü de ilhamın farklı bir bölümü...;Her insana indirgenmiş olan.İnsanın en güzel
özelliklerinden biri.İbretlik bir durum.Göremiyoruz diye yok mu?Hayır.Asıl bize
en yakın olanlardan bir parça.İfadesi çok zor ama varlığını inkar edemeyiz!Bu
demek oluyor ki o var...


Paylaş

Yardıma Uzanan El 31.05.2010


Siyaset tarafsız olamıyor.Mutlaka bir taraf seçmek zorunda mı?Şimdi sorun İsrail.Bu sorun 1940'lı yıllardan beri var.Şimdi biz, bize sıçrayan yanını görüyoruz.Olayın içine Türkiye de katılmış oldu.Olayın içine 'ben'lik girince daha taraflı oluyoruz.İnsaniyet nağmına yapılan yardımların İsrail gözünde terörist beslemek olması sonucu Yardım Gemisine saldırması o ülkenin vicdan ve insanlık konusundaki konumunu gösterir.Kaldı ki henüz bir asır öncesinde benzer sorunları yaşayan Yahudiler intikam arayışlarından mı bilinmez ama ne için çabaladıklarını, eziyet etmenin nasıl hoş karşılanabileceğini, zorbalıkla nasıl özgür olunabileceğini çözebilmek için İsrailli mi olmak gerek?Türkiye yapması gereken görevi yerine getirmekteydi, bunun bedelini canıyla ödeyen yardımseverlerin akan kanını sineye mi çekmeliyiz?Bu durumda tarafsız olamam.Bir insan olarak kabullenemeyecek bir duruma desteğe giden bir ekibe düzenlenen saldırıyı nasıl destekleyebilirim?

Fatmanur Ahmetbeyoğu
Paylaş

28 Mayıs 2010 Cuma

Tebliğ Hareketi. 27.05.2010


Peygamber'im'in mirası.Herkes İslam'ı öğrenmeli.İnansın ya da inanmasın herkese duyurmalıyız.Gerçek ve hakikatli İslam'ı.Eski sahabelerin inancını yeniden yaşayabilmek için çalışmalıyız.Dünyaya olan bu bağlılık bir Müslüman'a yakışmıyor.İslam dininden olmayanlara örnek almalıyız ki onlar gerçek İslam'ı farketsin doğru ile yanlışı ayırdetsin...Dinimizden olmayanlara merhametli davranarak göstermeliyiz Peygamber Efendimiz'in mirasını.
Peki Müslümanların inancı tam mı?Tam olsa diğer dinlere mensub olan insanlar görür ve imrenirlerdi.Evrensel bir dindir İslam.İnsana çok değer verir.İslam'ın kurallarını harfiyen yaşasak bu hayat herkes için güvenilir olurdu zannımca.
Unutmamalıyız.Kur'an-ı Kerim'i okumalıyız.Anlamıyla öğrenmeliyiz.Hayatımıza uygulamalıyız.Emir ve yasaklar herkesçe bilinmeli ki doğrular gösterilmeli.İslam bilinmeyi hakediyor.Öğretmeliyiz herkese.Herkes Rabb'im'e inanmalı.Bu en güzel en yüce duyguyu hissetmeye davet etmeliyiz insanları.

Paylaş

27 Mayıs 2010 Perşembe

Kesik yaş-27.05.2010

Açarken gözlerini umuyor muydu bugünü?İlk nefes alışında hissedebildi mi sonuncusunu?Ağlayarak geldiği bu diyardan ağlatarak çıkmaya hazır mıydı?Belki evet belki hayır.Planlı bir hayat.Yapılacak çok şey var.Yaşlandığında oturacağı evi yapmaya başlıyor.Ama evin tuğlalarından biri önünü kesiyor.Az kaldı başına düşüyordu.Bir ürperti duydu içinde.Korku vardı.Sonra bir acı...Kaçtığı tuğla oğlunun başına vurmuştu...Ölümü o anda en yakından hissetti.Gencecik bir beden yerde duruyor, baba yüreği çıldırmış vaziyette.Bir feryat kopuyor anne ellerinde.Ne kadar erken oldu?Vakti miydi?Nasıl olur.Büyüyeceği yeri inşa ederlerken ölüm getirmişti bu ev.İşte asıl ızdırap teknesine bindi...O an farkına vardı kendinin de ömrünün ne zaman biteceğini bilmediğinin.O anda gerçek yüzünü gördü ölümün.Bu hayatın geçici olduğunu ancak hissetti.En güçlünün kendisi olmadığını ancak anladı.Ellerinden kayıp giden evladının ardından gitmek istiyordu.Bir anlık fikirdi.Farkına vardığı şeyi bırakmadı.Elini tuttu hayatın, diğer eliyle de ölümün.Sonra aşağıya indi ve birkaç damla gözyaşı düktü...



Paylaş

Bir Mutlu Bir Mutsuz 24.05.2010

Camdan bakan bir kız..Hava ılık mı ılık...Esmer tenini okşayan ılık rüzgara sevinçle bakıyorken evin altına bir araba geliyor.Kıkırdıyor kız.Sevdiği çiçeklerin güzelliği gözüne çarpıyor.Evlerinin kapısı açılıyor.Kızın kardeşi çıkıyor evden.Arabaya binip gidiyor.Kız ardından el sallıyor.Mutlulukla içeriye girip su dolduruyor saksıları sulamak için.Hayat o kadar güzel ki onun için her şeye güzel bakarak mutlu oluyor.
Hazırlıksız yakalanıyor..Beklenmedik bir zil çalıyor.Camdan bakıyor kız.Polis...Hemen aşağıya iniyor.Tedirgin.Kötü haberi alınca dünyası yıkılıyor.Kötü haber.Kötü talih.'Ah vah' derken kız yataklara düşüyor...(Olay örgüsü o kadar önemli değil)
Dersiniz ki bu kadar mutlu kız nasıl böyle kahroluyor birden..Aldığı haberin ağırlığı değildi bu.Kızın her şeyi sevip mutlu olmasının yanında bütün kötülüklere kendini kapatması.Kötü haberi kaldırmaması.Onun güçsüzlüğüydü bu.Sadece hayata olumlu bakmak kişi için yeterli değil.Hayatta sadece mutluluklar yok.Sıkıntılarla da varız biz.Sorunlara umutlu bakmak önemli.Hiçbir şey toz pembe değil...


Paylaş

Tomorrow with me change 24.05.2010


Sonsuz uçuruma adım atar gibi.Keskin virajlarda bekleyen bir yolcu.Ayakta.Yüzünde hüzün ifadesi.Elinde yitik bir bavul.Zaman yolcusu.Kayıp şehirde sessiz bir hayat.Önünden geçenleri görmeyen, çnünde yalnız hayaller duyan bir beden.Yavaş yavaş geliyor.Evet görebiliyor.Tam karşısında.Elini tutan rüzgarla birlikte gülümseyerek yürümeye başlıyor.Bavulu bırakıyor yere.Otobüs durağının direğinden uzaklaşıyor. Önünden geçen otobüs, korna sesiyle kulaklarını çınlatırken o karşısına çıkan bu yolculuk biletini bırakıp yürüyor.Sinirlenen bir şöfor sesi ardından hızla uzaklaşan son şans.Bu kadar basit.Maksat vazgeçebilmek.Gitmekten vazgeçmek.Uzaklaşmaktan bıkmak.Yürümeye devam ediyor.Kalabalık birden ona dönüyor.Her şeyin değişebileceği bir vakit.Her şeyi değiştirmek için bir adım.
Kalabalık ona doğru gelirken o hem korku hem de sevinç arasında sıkışmış duygularıyla gülümsüyordu.Evet bir sona gelmişti.Hem de yeni başlayan bir son.Bu son onun başlangıcıydı.Bu son bir yenilikti.Yenilenecek hayatlar için bir yenilik.Ümidini kesmeyen insanların haykırışlarıyla köy meydanına ilerledi.Evet şimdi yeni hayatlara tohum ekme vakti için ilk adımını atmıştı.Tohumun büyüdüğünü görebilmeyi umuyordu...


Paylaş

Canlı Ölü 24.05.2010


Bir ölü gibi hissediyorum..
Yaşayan bir cesetmişim gibi.
Dokunduğum her şey elimden düşüyor;
Bazen dokunamıyormuşum gibi...

Bir ölü gibi hissediyorum...
Yaşamıyorum,herkes benim gibi.
Boş bakıyor gözler, boş sözler.
Konuşamıyorum, duyamıyormuşum gibi.
Sessiz kalıyorum, her yanım Lal.

Bir ölü gibi hissediyorum.
Yaşıyorum ama bir hiçi
Süzülerek gidiyor hayallerim.
Hissedemiyorum,rüyamı duyamıyormuşum gibi.
En umutsuz, en mutsuz anımda bile.

Bir ölü gibi hissediyorum
Hiçbir acı hissetmiyormuşum gibi
Sarsılmadan, dimdik, kaskatı.
Durmadan,ilerliyormuşum gibi;
Gözümden yaş dökülüyorken.

Bir ölü gibi değil dipdiri hissediyorum
Görüyorum,duyuyorum her şey net!
Hissedebiliyorum dokunduğumu,hissediyorum acıyı
Hayal kuruyorum,rüyalarda geziyormuşum gibi
Gözlerim parlıyor,gülümsüyorum durmadan ilerlerken.


Paylaş

'AŞK' Elif Şafak 21.05.2010


Beklediğimi alamadım..Elif Şafak'ın anlatımını özellikle merak ediyordum.Bir okuduğunu tekrar okuduğunda farklı anlamlar çıkıyor denmişti.Ben de bu övgüleri nazara alarak okudum 'AŞK' kitabını.Belki vardı bu denilen ama çok basit bir şekilde.
Kitaptaki bölümler ve olay sıraları güzel.Bu kitabın içinde şeklen bağımsız içerik yönüyle birbirinin aynı olan iki kitap var.Şems ile Aziz, Mevlana ile Ella'nın birbirine benzer yönleri olduğunu anlatmak istemiş ve bu da belli oluyordu.Olayları bağlaması güzeldi.Anlatımı güzeldi ama çok eksikti;
Müslüman gözüyle baktım her bir sayfaya her bir kelimeye.Mevlana'yı getirmek istediği konuma getirilmesi gerekiyordu belki başka şansı yoktu.Mecburen onun gösterişli gösterilmesi gerekiyordu belki fakat öyle bir insanın bu şekilde bir tavırda olabileceğini sanmıyorum.Doğrular bence her şeyden önemli..Sufilerin konuşmalarında geçen dinden uzaklık gözümden kaçmıyor.Bu diyalogların bir sufinin ağzından çıkmadığı belli.Bir diğer konu genç kızın 'ben şununla evlenmek istiyorum' diye talepte bulunması...Adab-ı Muaşeret!Mevlana'nın talebesi hem de.Aziz'in ve Ella'nın hayatında bir olumsuzluk bulamadım.Kurgu olmasından belki de.Kişiler gerçek değil.Öyle olmasa var da neyse...
En çok bozulduğum yer 'APTES'...Bu da ne?Ne anlama geliyor.İslam lugatıda yeri ne?Şöyle söyleyeyim 'ABDEST'...Gerçekten çok üzüldüm.Hem Mevlana'yı, Aşk'ı,İlahi aşkı yazıyor hem de İslam'ın şartı Namaz'ın şartı olan abdestin adını yanlış yazıyor. Beklemediğim bir şeydi.Hayal kırıklıklarım yığına döndü.
Peki kitabın adı Aşk diye, konusu Aşk diye bütün hayattaki her şeyi Aşk'a bağlamak..Evet en önemli şeylerden biri.Aşk, sevgi, bağlılık;bunlar hayatı olumlu kılan Rabb ile aradaki mesafeleri kaldıran gönül işleri.
Sonuç olarak güzel ama mükemmel değil.


Paylaş

Ekoseli Güzel 20.05.2010

Dört yıllık bir sevda bu
Kolay kolay bitmeyebilir.
Nereye gitsem benimle beraber beraber
Her gün bıkmadan usanmadan giyilebilir.

Belki de bütün özlemlerimi,sevgilerimi;
Ona yükledim bilmeden,anlamadan...
Belki yeni farkına vardım değerinin,
Yıllarca peşimde taşıdıktan sonra;
Ayrılık zilleri çalınca eteklerim,anlamadan...

Benim sevgili okul eteğim...
Anlıyorum değerini şimdi biraz biraz.
Bir daha giymeyeceğim...için...
Özlüyorum seni şimdiden biraz, biraz.
Yıllar sonra bir sandık dibinde bulacağım...

Beni okula bağlayan tek işaretti.
Bu yüzdendi belki düşkünlüğüm,
Bir havluydu eteğim, lavabo köşelerinde,
Benden ayrılmayan tek parçaydı;
Okula dair,okulumdan sonra.


Paylaş

26 Mayıs 2010 Çarşamba

Şimdilerde Çevre 18.5.2010

Benim o kadar büyük derdim yokmuş gibi görünüyor belki de.Benim derdim her genç kızınkinden farklı.Kimi benim düşündüğümü düşünmez.Ben sorunlarımı büyütmeden içime sindirerek benim sorunlarımı,bana özel hayatımda benim ailemle yaşayadururken hayata karşı görevlerimi yerine getirmeye uğraşıyorum.Bu yüzden bütün engeller savaş alanı.Benim özel fikirlerimle...Her şeye gülücük atarak.Ayrılık acısı ne demek?Her kız bundan yakınıyor!Acı...O kadar basit değildir.Hele ki sevginin kukla;aşkların orta oyunu olduğu şu durumda acı ağır mı?Hepsi gerçek olsa kim kaldırabilirdi bu kızlardan?'Ah ah' çekip bütün omuzları ağlama duvarına çeviren canım nesildaşlarım var maalesef.
Oradan başka bir konuya atlıyorum.Nedenini bilmiyorum ama yazılıdan kötü aldığımda bile çok üzülmüyorum.Çünkü çalışmamışımdır büyük ihtimalle.Eğer çalışmamışsam da ben bir yanlışlık yapmışımdır.E suç hocadaysa da çenem durmaz artık.Her dersim 'beş' olsun diye bir takıntım yok ama olsa güzel olurdu.'Dört'neye yetmiyor?Yazılılara girerken ağlayıp zırlayan stresten eli ayağına dolaşan.Gerçekten çok şaşırtıcı öyle değil mi?
Tamam peki kızlar duygusal olmalı,kabul ediyorum, ben eskiden her şeye üzülür ağlardım(ama yaşım küçüktü)şimdi ise gerektiği yerde o da fazla değil.Duygusallık eşittir ağlamak değildir.Ama kalbi yumuşatır;aslında bakıldığında iyidir ama aklı devre dışı bırakarak akıl dini İslam'a aykırılaşıyor gülümsemek varken..
Tırnağı kırılınca depresyona giren bir nesile HAYIR!Her konuda birbirine danışan sorunları çözmek için uğraşan zorluklara direnen bir nesile EVET!

Paylaş

Minberaltı..Dua mı,Namaz mı? 18.05.2010


Bugün bir genç gördüm.Namaz kılmaya gelmiş olması benim için çok önemliydi.Usulca yaklaştı seccadenin başına...Biraz durakladı..İçinde ne fırtınalar esiyordur.Bilemediğim bir umuttu bu.Ellerini kavuşturdu.Bir sevdalı gibi sarıldı gibi sarıldı kendine çekti benliğini.Sessizce mırıldandığı dua ve sureleri duyabiliyordum sanki..Duymak istediğim için.Önünde eğildi Rabb'im'in.Tekrar dikeldi.Kabul edilmediğini düşünüyormuş gibi secdeye kapandı bu kez.Bir süre durdu ve sonra oturdu.Yine seccadedeydi alnı.Bir kez en başa dönüp tekrar secdeye vardı.Bu kez oturup seyredaldı alemlerin en güzelinin nurunu.Benim içimden gelen buydu.Böyle olmasını umardım.
Bitmesini istemediğim halde ilk dört rekatı bitirdi.Sonra ayağa kalmadı.Oturdu öylece.Öğle ezanı yeni okunmuştu.Ya kazasını kıldı ya da eksik kaldı diye düşündüm...Cemaatin bir yıldır üyesiydi bu genç.İlk kez bunu yaptı.KAzalarını burada kılsa da mutlaka namazından sonra kılardı.
Tespihini eline alıp tefekküre daldı.Dua etti dakikalarca.Ben öyle umuyordum.Üzüldüm..Dua etmek için için namaz kılıyormuş belki de.Süresi yetmez diye düşünmüştü demek.Ama o duaya ayırdığı vakti namaza ayırsaydı...Hüzne boğuldum boğuldum.Kırıldım..Dua mı?Namaz mı?


Paylaş

19 Mayıs 2010 Çarşamba

Minberaltı 17.05.2010

Bu huzurlu ortama yaklaşık üç yüz yıllık gözcülük yapmaktayım.Nicelerini gördüm.Kimler geldi geçti önümden.Kimleri yalvarırken izledim..Mırıltılar çok olurdu;sessizce dua edenler,ya da bir kenarda Kur'an-ı Kerim'ini açmış usulca kendinden geçenler...Ben sadece izliyordum bir köşede sinsice.Kubbealtı çakal sohbetler de olurdu.Hiç sevmezdim ben onları.Yakıştırmazdım bu ortama.Bir başka derdim ayakkabılar;kimi girerken halıyı kirletiyor farkında değil,bir ben görüyorum herhalde..Hep beraber huzura yolculuktayken bile dünyayla alakasını kesmemiş olanlar...
Ben isterdim uçan halıda akla hayale sığmayan güzellikleri keşfe çıkabilmeyi.Alnımı o nurdan levhaya dayarken her şeyi unutmayı.Ben de isterdim her bir harfte kaybolmayı.Her seccadede ayrı ayrı yolculuk yapmayı...Değeri bilinmeyen şu kubbeye bakıp başım dönene kadar gözümü ayırmamayı.Ben de insan olsam buradan hiç çıkmazdım şimdi olduğu gibi.Bir üç yüz yıl daha bıraksalar kalırdım.Yeter ki ben de dalabileyim o hasret kervanının sonsuz mutluluğuna...Benim eteklerimin altında sırtını duvara verip saatlerce elinde tespih dilinde zikir-i ala.Tahayyülümde bunlar geçerken özlemle sıralanıyor 'o ben olsam...'
Peki ben bunları arzularken yapabilecek olan insan nerede?Benim imrenerek baktığım hayata sırtını dönmüş kaçan yoksa o mu?Sözümona Mü'minler günde kaç kere gelir gözlerimin önüne serilir.Her gün bağrıma bastığım imamı kaç kere dinler?Benim gözümden görselerdi giderler miydi?
Bazılarının gözünde görüyorum mutluluğu,memnunluğu, doymamış ama günlük ihtiyacını karşılamış gibi bakan gözleri.Neden burada olduğunu bilenler onlar.Belki de hiç gitmek istemiyorlar...Ben onlara dua etmekteyim.Kıymet bilenler hala var..Ben onlara teşekkür etmekteyim.Rabb'im'e hep dua ederim onlara merhamet etmesi için...
Yine hutbe vakti geldi.İmama bütün sevgi ve güvenimi verme vakti...

Paylaş

Huzur Nağmesi 14.05.2010

Rüzgarla birlikte içime sinen bir melodi...
Sessiz bir köprü gibi dilden dökülen.
Gizli bir yol ile beni kendine bağlayan.
Uçurumu dolduran,yaratılış rehberi...

Gözlerimi kapayıp hissediyorum.
Esen rüzgara bırakılan kelimeleri.
Ezgiler eşliğinde doluyor bomboş hayatım,
Tablolarla gizlenmiş üryan duvarları;
Bir bir temizliyor mütebessim seslerim.

Birdenbire köprünün üzerindeyim.
Yakalıyorum nağmeleri bir bir...
Saklanmamak için,düşmemek için bir çaba.
Elinden tutuyorum,duymayanların duymaları için.
Eserek yanıma geliyor,yaşamaya başlıyorum.

Huzur nağmesi,mutlu bir ezgi.
Rabb'den gelen bir şifre öğrenmek için.
Dinliyorum duymaktan çok yaşayabilmek için,
Hak dilini rüzgara savrulmasını istiyorum.
En uzak yere bile ulaşabilmesi için....

Paylaş

Donuk Bir Kalem 14.05.2010

Bazen ne diyeceğini bilemez bir halde donup kalıyorum.Ne diyeceğim;Ne yazacağım.Her yazıda aynı kelimeler.Tekrardan ibaret kelimeler yığını.Öyle bir şey ki yerlerini değiştirip bambaşka anlamlar çıkarılabiliyor.Yine de ne diyeceğimi bilemediğim zamanlar oluyor.Yazmam gerektiğini düşündüğüm halde.Elim gitmiyor kalemime.Bir insana özel bir kelime vardır.Günde en çok hangi kelimeyi kullanıyorsak.Hele bir cümle.Kişiyi yansıtıyor.Benim sık sık kullandığım özel bir cümlem ya da hep kullandığım bir kelimem var mı?Olmamalı.Bunun için uğraşıyorum.Her söylediğim birbirini desteklemeli fakat aynı şekilde tekrar etmemeliyim.
Donmuşluktan bile bir şeyler çıkabiliyor.Pasif bir sözlüğümüz yokmuş gibi...Belki de kelimeleri kullanabilmek için asıl önemli olan belli birikimlerdir.'Belki' de değil.Kesinlikle öyledir.Donuk kalemi bile çözen bir birikim.Bir ilgi ve alaka desteği...

Paylaş

Görmedim,duymadım,bilmiyorum.. 10.05.2010

'Gözlerim görmüyor'.Okumaktan etrafa baktığım mı var?

Duymuyorum.Kulağımda sevdiğim müzik.İşime gelmiyor desem...

Hiçbir şey söylemiyor dilim,kalemim benim yerime söylüyor gerekenleri.Sükut çığlıktan etkili oluyor bazen!



Paylaş

14 Mayıs 2010 Cuma

Bir İnanç Meselesi..-13.05.2010


Kalmasın soru işareti..İnançlar tam olsun bence..Her şey şüpheyle başlar,şüdhesiz gerçeğe varılmaz..falan,filan...Yaşadığı ortamın olumsuz koşulları,sevgisiz bir toplum ya da inançların sapmış ve terkedilmiş dürüstlük içermesi sonucu 'şüphe' olabilir.İslam'da şüphe yoktur ki İslam akla ve kalbe hitap eder.İslam'da şüphe yoktur ki delilsiz olsun.Yoktur ki imana yakışmasın.Saf dinimizde aklın almayacağı (Bazen yalnızca iman açısından geçerli olabilecek akıl tastiği de vardır.Bunu ancak gerçekten inananlar algılayabilir.)bir kural yoktur.Müslümanlığı dahi saptırmış bir takım fazla dinler mevcut.(Mezhepleri tanzih ederek)Bu dinler ne Müslümanlıkla alakalıdır ne de akla uygundur.Belki inananların içine sinmiştir ama bana nedense sadece İslam'ın mantığı uygun geliyor.Demek inanmak böyle bir şey...
Her din kendine..Gönül ister herkes doğru yolda bulunsun.Gerçi her din mensubu kendine göre doğru yoldadır.Ben en doğru yerde olduğumu düşünüyorum.Bana göre bir Müslüman ,Müslüman gibi yaşamalı.İnancına sadık olmalı.Kalbinde hissetmeli.'Namaz kılıyorum'demek yeterli değil.Namazı yaşamalı.Kur'an-ı Kerim'i okurken kendinden geçmeli.Her harfinde bir hayat bulmalı.Her cümlesini onunla yaşaması.Zekatını verirken gösteriş için değil.Allah rızası için içinden gelerek yardımını içine sindirerek vermeli.Kabe ziyareti...Hacı olmak marifet mi?Bence ondan çok vazifeyi kusursuz yerine getirebilmek marifet...Kelime-i şehadet...Dil söyler de neye yarar kalp hissetmedikçe...
Müslüman sadık olmalı.Sözünde de özünde de sadık olmalı.Ümit kesmemeli hiç bir şekilde.Müslüman olmalı...
Bu konular Rabb'im'in bileceği iştir.Rabb'im herkese hidayet nasib etsin.Bizim yapabileceğimiz yalnız dua edip elimizden geldiğince doğrudan öğrenip Allah'ın izni ile aktarabilmek..

Paylaş

13 Mayıs 2010 Perşembe

Yeni Bir Evredeyim..-13.05.2010

Ne bu arayış?Bulunmaza dair.
Olmayacak,gerçekleşmez ümitler peşinde
Başlangıcı olmayan bitişlerle koşarken;
Her an bir son gibi seninleyken.
Her an bir sessizlik...

Yeni gösterime giren bir filmin son sahnesi.
Son nefes,son yolculuk ve son şarkı.
Son melodi...Kulağımda çınlayan.
Şimdi sahnede ben varım,bir tiyatro sahnesi.
İlk rolüm ve yeni bir hikaye.

İlklere dalıyorum.Birinci benim.Yalnız değilim.
Yeniyim.Tekrarlamadan başlangışlardayım.
Hazır özgürce söyleyebileceğim sözlerim
Taze ümitlerim var,ilk...Yepyeni.
Tekrar bir arayış var,bulamasam da üzülmeyeceğim...

Repliğimi okurken,ardımızda bir gitar sesi.
Dolu dolu bir dost kavramı ile birlikte.
Uçuyorun,uçurumlardan uzağa doğru
Siyah elbiseler içerisinde...;Bir rüyaydı.
Güzel,huzurlu bir rüya...

Gözlerimi açtığımda bir tebessüm var.
Bir pencerede gördüğüm yüz...
Elimi uzattığımda tutmayacaklar biliyorum.
Benim kalbimde başka ellerim var.
Yeni bir el,yeni bir yüz.

Paylaş

Yeni Evim-13.05.2010


:Yeni dünyamda;yeni hayatımda;yeni bir ev inşa ediyorum.Her pencere bir mutluluğa açılmalı Rabb'im'in izni ile.Evin yolu yemyeşil çiçeklerle bezeli olmalı.Her odamda bir sevdiğim olmalı.Bir mahzenim olmalı geçmişin yığınlarını içeren kapkara duvarları,isli bir havası olan.Sevgi odalarımı her gün ziyaret etmeliyim.Yeni evimde yeni sevdam olmalı.Dostlarım benimle olmalı.Bir de kütüphanem olmalı.İçinde dünyadaki bütün kitaplar.Bir havuzum olmalı.Sevmediğim yenileri etmem için.Her penceremde mutluluğa açılan bir yol olmalı.Penceremi açtığımda içeri girebilmeli mutluluk.Yalnız kalmak istediğimde gidebileceğim bir çatı arası olmalı..
Evin içinde ya da meyve bahçelerinde koşuşturan çalışma sevdalarım.Küçük sevinçlerle bezeli bir hayat hikayem..Hamurdan bozma şeker evim...Bir çocuk misali hayal alemine girmiş gibi.Gerçekçilik,fırınımda olmalı.Her sabah taze bir poğaça gibi boğazımdan aşağıya dpğru...
Evimin gizli bir adı var(KALP..)

Paylaş

11 Mayıs 2010 Salı

Görüyorum!Evet!?-10.05.2010

:):)Duydum!Evet harekete geçiyorum..Dur!Bir dakika?Ne olduğunu anlayamadım kalakalmış bulundum.O tokadı yedim.içime sindire sindire.Susmam mı lazım şimdi.Bilmem
belki de tam tersi.Her zamankinden fazla haykırmalıyım.Bana eli değdi acının.Başörtümün oyasını söktü.Alın yazımı kirletti bu tokat..Engel olamadım.(Bir yandan yaşamamış gibi oldum:):))
...
Uyuyakalmışım.Gülüyorum.Nedensiz...Nedenli mi güler insan?Engel çıkarmamış kimse gibi...Elimi tut şimdi.Elimi tut başörtüm.Bırakma.Yanağımı kapat.İzi kalmasın tokadın!Yazdıklarımı gülücükle seyredaldım.Komik.Gerçekten ilginç.Ağlamalı mıydım?Tebessüme engel olamıyorum.(Bir yandan da benimle olsun istiyorum):)
...
Boşluğa bırakmış gibiyim kendimi:)Kollarımı açtım.Hiç yere çakılmayacakmışım gibi.Ne hoş duygu değil mi?Titanik'e nispet bir bakıma.Mutluyum.Özgür hissediyorum.Aldanmışım insanlara.Hayata ilk adımı atmadan nasıl anlayabilirim ki gerçek dertleri.Bu yüzden mutluyum:).dualarım ellerimde.Ellerimde yırtık oyalarım.Benimle düşen sevdiklerim..(Herkes sevinsin istiyorum)
...
I'm going after when they do.Just it's special by me.Sorry(!)what I cared.I could close my eyes.The thing is so strong.Their hands on my eyes.But I seeing everything...

Paylaş

10 Mayıs 2010 Pazartesi

05.05.2010'dan özel mesajlar-07.05.2010

O güne özel..O günüm özel..Bir konferans vardı.Sınıfımıza daha özel ama 12'ler için Gülşen Hocam geldi.Kitaplarını ve yaşadıklarını anlattı.Memnundu herkes.Ben daha bir memnun oldum.Başarıydı bir bakıma benim için.
Eyyubi'den başladı...Müslümanlar sadece,şimdi sıkıntı çekmemiş.Her dönemde her yerde Müslümanlara bir eziyet olunmuş.Bir olduğumuz sürece başarılıyız.Yalnızken kanadı kırık bir kuşuz.Her dönemde ihanet olmuş,yalnız bırakılmışlık yaşanmış.Bir Eyyubi çıkmış,bir olmuşlar.Haçlılar..!Neredeler?'Yok' olmuşlar.
Peki daha sonraları yani çok yakın tarihimiz.Yine saldırı var Müslümanlara .Ayağa kalktığımızı görünce başlayan.Hocamın dediğine göre sınıflarda başı örtülü olmayan bir,iki varmış.Açıkça tehlike çanları çalmakta.Vaziyet vahim onlar için.Duruma el koymak gerekiyordu.
Gülşen Hocam ile konferanstan sonra kızlarla birlikte -oturup- biraz sohbet edebildik.Bizim yazılarımızdan konuştuk.İnsanları memnun görmek beni de memnun etti.

Paylaş

Kızıl Gömlek,Alev Gözlü.-07.05.2010

Bana bir fısıltı kadar yakın olduğunu sanıyorsun
Sessizce sızdığın hayatlar..Uzak dur bizden,benden.
Seni görmek,sesini bile duymak istemiyorum.
Güzel göstermeye çalıştıkların..Bizden çok uzak,benden.

Bir genç gibi elinde alevden güller.Yolculuğu buseye.
Yüzünde bir gülücük ardında sen!Şimdi güller kızın ellerinde.
Yetmemiş gibi,masumluk bitmiş gibi,sözcükler boğazında düğümleniyor.
Duruyor gözler,anlıyorlar olanları..Üzülmen yakındır yine.
Gözyaşları dmlıyor,gidiyorlar birbirlerinden..Ayrılıkları huzur getiriyor.

Bir tartının üzerindesin.Eller uzanıyor sana doğru.
Önünde bir çocuk,hüzünlü,yalnız ama her şeye rağmen mutlu.
Dayanamıyor başlıyorsun konuşmaya,çocukta da bir hırs.
İstediğin oluyor gibi..Tam kalkıyorken çantaya doğru;
Duruyor eller,anlıyor olanları..Üzülmen yakındır yine.

Nefret mi istediğin?Sana toplayıp postalıyorum al!
İstediğin sevgi mi?Çoktan kaybettin sen;çukurun dibinde kal!
Karanlık,sana yakışan..Alevler gözünü yakmış..Göremiyorsun.
Çıldırmanın eşiğinde kal!Çok istiyorsan senin gibileri al!
Duruyoruz.Anladık artık...Üzülmen yakındır yine...

Paylaş

Cemil Meriç Umrandan Uygarlığa-07.05.2010


Bir sosyologtan beklediğim bir araştırma yeteneğiyle birlikte ortaya çıkan eser bence okunması gereken önemli bir kitap.Umran;Osmanlı'nın güzel yılları.Daha basit nasıl diyebilirim?Uygarlık;Cemil Meriç'e göre kısır bir kelime,kültür gibi bizi yansıtmayan bizden olmayan çağdaşlık bir bakıma.Çöküş resmi...Gidişatın sorunlu gözlüğü bize takılmış,gözümüzü kapatmışlık;diyebilirim bu uygarlığa.
Eser,kültür ve uygarlık kelimelerini inceliyor önce,birkaç yazarın bu kelime hakkında söyledikleriyle kendi fikirlerini birleştiriyor.Araftakilere geçiyor ardından İbn Sina,Busset,Machiavelli...Her birinin eserlerini inceleyerek kitaba ekliyor.Bu eserler ki; yeterince okunamamış,yeterli değer verilmemiş ancak çok önemli ve gerçekçi 'devlet' fikirlerini kapsayan eserler.Cevdet Paşa,Hobbes..Her birini teker teker inceleyen ve incelenmiş olanları,tercüme edilmişleri göz önünde bulunduran Cemil Meriç dile getirilmesi gerekenleri aktarıyor.
Araftakilere yeterince bilinmedikleri için üzülüyor ve sayfaları çeviriyorum.Mütercim hataları..En basiti -aklımda kalan- Kitab-ı Mukaddes'ten bazı bölümlerin tercüme hatası İbranice'den çevirilirken.Zaten bozulduğunu bildiğimiz Tevrat'taki bu bölüm en basit örnekti.Cemil Meriç Namık Kemal'in bir eserini çeviren mütercimin hatalarını güzelce önümüze seriyor.Bu sadece Namık Kemal'e değil başka yazarlara da yapılmış.Gerçeği bire bir yansıtmaktan kolaya kaçılmış sanki.Düşünüyorum da bu hataların bazılarını ben bile yapmazdım!
Cemil Meriç bu kitabı neden yazmış?Kitabın sonunda bunu tercüme ettiği Victor Hugo'nun bir şiirinden açıkça görebiliyoruz.Dünya'nın yürüdüğü bu yolda uçuruma doğru duvar örebilsek en azından daha kötü bir duruma düşmeyebiliriz.

Paylaş

Şarkılarımm


Get a playlist! Standalone player Get Ringtones